menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yolsuzluk mu darbe mi?

14 1
24.07.2025

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yolsuzluk soruşturmaları, tutuklamalar, görevden almalarla ilgili olarak hukuk, ahlak ve etikle bağdaşmayan bir söylem ve tutumu benimsemiş durumda.

Meydanlarda mitingler yapıyor, normal bir insanın aklına hayaline gelmeyecek uçuk kaçık senaryolarla savunulara girişiyor; maddi olgularla ortaya çıkan halleri dahi yokmuş gibi göstermeye çalışıyor.

Kuşkusuz ki, bunların en önemlileri “darbe”, “cunta”, “savaş hukuku”, “esir”, “tutsak”, “zindan” gibi sözcükleri tercih ettiği konusu apaçık yolsuzluk ve yozlaşma olan, bunlardan görevden uzaklaştırılan ve tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için yaptığı savunmalarda sergilediği “aşırı borçlu” tavırlar…

Bu durum 102 yılı geride bırakan bir siyasi partiye, kurumsal kimliğine, bu partinin üyelerine, gönül verenlerine, oy verenlerine yakışıyor mu? Demokrasimizle bağdaşıyor mu? Sorgulamak lazım…

Modern demokrasilerde yolsuzlukla mücadele, hukuk devletinin işlerliğinin en kritik göstergelerinden biridir. Soruşturma süreçlerinin bağımsız bir yargı düzeninde, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uygun şekilde ilerletilmesi, yalnızca hukukun üstünlüğünü temin etmez, aynı zamanda toplumsal adalet duygusunun yaşamasına katkıda bulunur. CHP’nin genel başkanının, yol arkadaşlarına yönelen ciddi yolsuzluk iddiaları karşısında hukuki süreçlere “darbe” yaftasıyla yaklaşmaları, geniş bir analitik sorgulamayı gerekli kılmaktadır.

Siyasi organizasyonlar, kolektif iktidar alanlarını koruma refleksiyle hareket edebilirler. Bu refleks, genellikle yolsuzluk iddialarının kurumsal imajı ve seçmen desteğini aşındıracağı endişesiyle tetiklenir.

Bu noktada yargı süreçlerinin meşruiyetini hedef almak, dosyaların içeriğine dair somut verileri tartışmaktan kaçınmak ve süreci “siyasi operasyon” ya da “darbe” olarak nitelendirmek, politik savunma stratejisinin merkezine yerleştirilir.

Oysa yolsuzluk dosyalarının içeriğinde belge, ses kaydı, banka hareketleri, teknik takip tutanakları, tanık ve müşteki ifadeleri, itirafçı anlatımları gibi çok yönlü delil setlerinin bulunması, sürecin “keyfi bir operasyon” ya da “darbe” iddiasıyla izahını güçleştirmektedir.

Bu durumda siyasetin hukukun yerine ikame edilmesi gibi bir sorunsal ortaya çıkmakta, kamu vicdanında “yargının siyasallaşması” yerine, siyasetin hukuka müdahale çabası olarak okunabilecek bir algı........

© Haber7