Başkent Ankara mı Bahtı Kara Ankara’mı…
Ankara’nın 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilmesi, bir tarihsel zorunluluktu. Bu karar, dönemin askeri, coğrafi ve idari şartlarının sonucuydu. Şehri başkent ilan edenler de biliyordu ki, çok küçük bir Anadolu kasabasında idiler, beş yüz yıllık payitaht İstanbul’dan sonra buranın başkent olması ve kalması için yapılması gereken çok iş vardı…
Bilinen bir hadisedir ki, 19. yüzyılın sonlarında İstanbul, karadan ve denizden tehditlere açık hale geldi. Rus ordularının Yeşilköy’e, Bulgar birliklerinin Çatalca hattına kadar ilerlemesi, başkentin savunulabilirliğini ortadan kaldırdı. Ankara ise Anadolu’nun merkezinde, doğal bir savunma hattı üzerinde yer alıyordu. Bu konum, hem savaş döneminde hem barışta istikrar için güvenli bir merkez sağladı.
1920’lerin başında mevcut demiryolu ağı, doğu-batı doğrultusunda Ankara’yı stratejik bir kavşak noktasına getiriyordu. Bu, hem cepheye lojistik destek hem de ülke genelinde haberleşme için büyük avantajdı.
Ankara, Türkiye topraklarının merkezine yakın bir noktada bulunduğu için yeni devletin tüm bölgelerine eşit uzaklıktaydı. Böylece yönetimin ülke geneline daha dengeli biçimde yayılması mümkün oldu.
İstanbul’un 1918’de işgaliyle birlikte merkezi otorite işlevsiz hale gelmişti. Buna karşılık Ankara’da 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen yeni yönetim merkezi oldu. Bu durum, 13 Ekim 1923’te hukuken tescillendi.
Ankara, başkent olduğunda yalnızca 25 bin nüfuslu bir taşra kentiydi.1920’lerden itibaren planlı bir kentleşme sürecine girdi. Alman şehir plancısı Hermann Jansen’in 1930’larda hazırladığı plan, başkentin sistematik biçimde büyümesini sağladı: geniş bulvarlar, kamu binalarının yer aldığı yönetim alanı, konut bölgeleri ve yeşil kuşaklarla dengeli bir şehir modeli oluşturuldu.
Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara, planlama, kaynak disiplini ve uzun vadeli kamu yararı ilkesine dayalı bir kent yönetimi anlayışına sahipti.Ne var ki, zamanla bu planlama kültürü yerini kısa vadeli siyasal hesaplara, popülist projelere ve kaynak israfına bıraktı.
Bugün Ankara, bir zamanlar temsil ettiği planlı başkent vizyonundan uzaklaşmıştır. Sorunlar artık teknik değil, yönetsel niteliktedir. Şehrin en temel ihtiyaçları ikinci plana itilirken, kaynak tahsisi isabetli önceliklere göre yapılmamaktadır.
Son yıllarda belediye yönetimlerinde, şehrin en zaruri ihtiyaçları olan su altyapısı, ulaşım entegrasyonu, atık yönetimi ve yeşil alan düzenlemeleri yerine, daha çok........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d