Aile Yılı’nın Başarısı İçin “Ev Kadını Değil Evinin Kadını” Olmak
2025, “Aile Yılı” ilan edildi. Akabinde kamuda, içinde “aile” vurgusu olan açıklamalar ve uygulamalar görülmeye başlandı. Hatta ilgili bakanlık dışında birçok sivil toplum kuruluşu bünyesinde “aile akademisi” adıyla eğitim programları devreye sokuldu.
Bunlarla elbette amaç, “Aile Yılı”nın başarılı bir şekilde geçirilmesi ve böylece “Ailemiz, İstikbalimiz” vurgusu ile ailenin güçlendirilmesine katkı sağlanması.
Amaç güzel ama her ne yapılacaksa yapılsın işin şifresi kadında; “ev kadını”nda değil de “evinin kadınında”!
“Ev kadını” meselesi, Batı tarihinin insanlığa zehirli hediyesi!
Batı’nın kökeni Antik Yunan döneminde kadınlar “ev kadını” olarak konumlandırılıyor. Kadın erkekten aşağı, hayvanla bir, çarşıda satılabilen bir mal.
Mesela filozof Aristo için köleler ve kadınlar, efendi ve erkeklerden aşağı varlıklar: “Erkekler, zihnin veya aklın doğal timsaliyken; kadınlar, esirler ve barbarlar ile aşağı sınıfı temsil eder” diyor.
Kadın, evde yaşamak zorunda; hayatta yeri yok. Hayatın hiç bir yerinde kadının varlığına izin yok! Sadece pagan ayinlerinde evlerinden “dışarı” çıkabiliyorlar. Varlığı ve derecesi “susma” ile eşit tutulan kadın, evine hapsedilmiş bir “ev kadını”. Yani “ev kadını”, Batı’nın Antik Yunan döneminden kalma bir kavram.
Bu temel üzerine kurulu olan Batı’daki kadın, Roma döneminde “ataerkil” aile yapısı içinde “mutlak güç (yarı ilah) baba”nın mutlak hâkimiyetinde. Roma hukukunun dahi karışmadığı evde tek ve sorgulanamaz güç baba! İsterse evdeki kadını öldürebiliyor isterse satabiliyor. Kimse karışamaz! Mesela, bunun yansıması olarak, 1805 yılına kadar İngiltere’de kanunlar erkeğe, eşini/kadını satma hakkı veriyor.
Yani; Roma’da kadın, müstakil bir şahsiyet değil. Kadın ve kadına ait olan her şey, erkeğin mülkiyetine verilmiş mal.
Batı’nın karanlık ortaçağında ise kadın için “eve hapsedilme” şeklinde bir zulüm olmasa da Kilise’ye mahkûmiyet var. Dönemin yaygın anlayışına göre, erkek üstün ve Tanrı kudretinde; kadınsa gölge. Hatta 585/586 yılında Hıristiyan din adamlarının katılımı ile Fransa’da toplanan Macon Konsülü’nde kadının insan olup olmadığı tartışılıyor. Sonuçta, “erkeğe hizmet etmek için yaratılmış bir insan” olduğuna karar veriliyor!
Kadına ilk günah işleyen ve “bütün kötülüklerin kaynağı” deniliyor. Ruhu olmayan bir et yığını gibi görülen kadın, “doğum yapma........
© Haber7
