menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni bir din olarak vasatizm!

14 0
07.05.2025

Eski ‘kutsal’ Türkiye’nin sırtındaki en büyük kambur hiç şüphesiz her türlü vesayet ve jüristokrasi idi. Bürokratik vesayet, kamusal vesayet, sivil vesayet…

“Sivil toplum” dendiğinde bazı kesimlerin zembereği boşalıyordu. Çünkü kendilerine kurdukları bir konfor alanları vardı ve bu alana kendileri dışında kimsenin müdahale etmesine asla izin vermiyorlardı. Bu alanın büyülü çekiciliği giderek fetişizme ve faşizme dönüşüyordu.

Bu kumdan kale baronları için en büyük tehdit sivil toplumun tâ kendisi idi.

Vesayet tepelerine tünemiş her grup kendini kurtarıcı olarak görüyordu. Yüksek yargı, üniversiteler, birtakım sivil toplum kuruluşları, cemaatler, çeteler, mafyatik yapılar…

Ağızlarını her açtıklarında, “ülke kötüye gidiyor, vaziyet almak lazım, millet bizi kötü gidişe dur demek için göreve davet etti/ ediyor, irtica, mürteci, Kur’an, gerici, yobaz, hain ilh.” nakaratından başka bir şey çıkmıyordu dudaklarından. Ve işin garibi kendilerine azımsanmayacak yandaş da buluyorlardı.

***

Çok değil, 12 Eylül darbesinin hemen ardından başlayan -öncesi de var elbette- ve artık fark edilir biçimde ortaya çıkan bu ortamın hüdayinabit olmadığını ellili yaşlarını geçmiş olanlar çok iyi hatırlar.

Ülke olarak kaderimiz bu idi ve bu millet için her şey her zaman yolunda gitmemeli idi.

Bugünden geriye baktığımızda…

Son çeyrek asırda yaşadığımız küresel ve bölgesel gelişmeler 1960’lardan bugüne bazı farklılıklar (kişi, mekân, olgu…) dışında ‘nitel’ anlamda karbon kâğıdının altına sızanlardır.

Özneleri değiştirelim, fotoğraf karesinde bir değişiklik olmayacaktır.

Son yılların sivilleşme ve demokratikleşme çabalarını işte bu gerçekliğin gölgesinde anlayıp yorumlamak zorundayız. Dört yanı ateş çemberi ile çevrelenmiş ülkemizin bu çabası, 1970’lerde kaçırılan tam bağımsızlık trenini yakalama telaşıdır.

Ve bu telaş doğrudur,........

© Haber7