menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye ile İsrail Savaşır mı?

14 4
07.04.2025

Bazı sorular ve öngörüler şok edicidir. Bu tür sorular ya gerçekliği bilindiği halde kaçınma isteği ağır bastığından dolayı hiç düşünülmeden reddedilirler ya da yok sayılırlar. Türkiye ile İsrail savaşır mı sorusu da bunlardan biridir.

Sorunun yarattığı dehşet içerdiği öngörüde gizlidir kuşkusuz. Bu soruyla karşılaştığım ilk günü net hatırlıyorum. Henüz o tarihlerde aklımdaki Türkiye haritası sadece ülkemizi gösteren komşularımızın küçük bir kısmını içeren ancak kara ve deniz sınırlarımızın ötesini tam göstermeyen bir okul haritasıydı.

Böyle bir haritaya göre Beyrut’un, Tel Aviv’in, Şam’ın, Tebriz’in, Prizren’in, Sofya’nın, Selanik’in, vb şehirlerin Ankara ve İstanbul’a uzaklıklarının sınırlarımızın içindeki şehirlerin uzaklığından daha kısa olduğunu çıkarsamak mümkün değildi. Adeta Türkiye dünyadan izole edilmiş bir coğrafya üzerindeydi. Ülkemizi en son Yunanlılara karşı savunmuştuk, bir daha savaş olmayacağı inancı içindeydim. Bu inanç orta halli çoğunluk vatandaşımızın inancıydı. Henüz sınır ötesi yapılan mücadeleler, savaşlar ya da faaliyetler örtülü faaliyetler şeklinde yapılıyordu. İşte öyle bir zaman diliminde eski dostumla koyu bir sohbete dalmıştık. Uzun yıllar dünyanın pek çok farklı coğrafyasında olduğu gibi Ortadoğu ve Kafkas coğrafyasında da sahada bulunmuş, örtülü faaliyetlere katılmış dostum fikrinden emin bir şekilde “Biz bu coğrafyada eninde sonunda İsrail ile savaşacağız!” demişti. O zamana kadar rahmetli Erbakan Hocamızdan dolayı “Siyonizm”den haberdar idim. Küresel Yahudi şirketlerini, finans ve eğitim kuruluşlarını elbette biliyordum. Ama hiçbiri bende “sahadan gelen dostumun” bu cümlesi kadar derin etki bırakmamıştı. Bu konuşmanın yapıldığı tarihin üzerinden 25 yıl geçti. Arada yaşanan birçok siyasi krizde bile aklıma gelmeyen bu cümle son zamanlarda yeniden aklıma geldi. Gerçekten Türkiye ile İsrail savaşır mı? Böyle bir savaş mümkün mü, mümkün ise tarih aralığı nedir?

Bu soruyu baştan anlamsız bulanlar, zamansız görenler olabilir. Hele ki Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın Reuters’e verdiği “Türkiye'nin İsrail ile Suriye arasında yaşanabilecek olası bir çatışmaya taraf olmak istemediği” demecinden sonra Türkiye’nin İsrail’e karşı barışçı bir tutum içinde olduğunu söyleyenler olacaktır. Ancak, burada sadece Türkiye’nin pozisyonundan söz etmiyoruz. İsrail’in tutumu da önemli. Hatta Türkiye ve İsrail’i de aşan sahadaki gelişmelerin yaratacağı riskler de dikkate alınmalıdır. Saha derken kastettiğim bugünün şartlarında Suriye yarının muhtemel şartlarında ise İran’dır (Hatta daha ileri bir zamanda bu coğrafya genişleyebilir bir potansiyele sahiptir). Nitekim Fidan aynı demecinde Türkiye’nin bölgedeki gerilimden yana olmadığını vurgulayarak “İran bizim komşumuzdur, askeri müdahaleye karşıyız. Mevcut sorunların çözümü diplomasidir. Gerilimi artıracak her türlü adım sadece daha fazla istikrarsızlık getirir” demiştir. Ancak, Türkiye’nin halihazırda ittifak yaptığı Trump Yönetimi ve Ortadoğu’daki güçlü ortağı İsrail için İran’ın ana hedef olduğu açıkça ifade edilmektedir. Yeni ABD Büyükelçisi Tom Barrack Hakan Fidan’ın açıklamaları tersine “Türkiye, Başkan Trump’ın İran’ın Orta Doğu’daki nüfuzuna karşı yürüttüğü azami baskı kampanyasının önemli bir ortağı ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış görüşmelerinin de anahtarıdır.” demektedir.

Bu en objektif yorumuyla ABD ve İsrail’in İran konusunda Türkiye’yi Hakan Fidan’ın açıklamalarının aksine bir yerde konumlandırdıklarını göstermektedir. Tekrar üstteki paragrafın başına dönecek olursak, “Hatta Türkiye ve İsrail’i de aşan sahadaki gelişmelerin yaratacağı riskler de dikkate alınmalıdır” cümlesini biraz açmamız gerekecektir.

Yine ABD Büyükelçisinin “ABD, İsrail ve Türkiye için Suriye sahası açılmıştır” ifadesinin yalın gerçekliğini düşünmemiz gerekmektedir. O yalın gerçeklik Suriye gibi son derece istikrarsız savaş sahasında Türkiye ve İsrail ve tabi ki ABD komşu olmuş durumdadırlar. Bu statik (Durgun, durağan, müstakar) bir komşuluk durumu değildir. İsrail Suriye sahasında güvenli bir devlet otoritesi istememektedir. Eski rejimin askeri altyapısını hedef aldığını söylediği saldırılarıyla Suriye’deki tüm askeri hedefleri vurmaktadır. Vurmaya devam edeceğini tahmin etmek zor değildir. Bu hedefler arasında İsrail ve ABD’nin üsleri dışındaki tüm yerli ve yabancı üsler bulunmaktadır. Türkiye’nin aynı ittifakın parçası olması diğer güçlerle eşit görülen bir ortak olduğu sonucunu doğurmamalıdır. Türkiye bu ittifakın icbar ile sisteme dahil edilen, fonksiyonunu tamamlarken kontrol altında tutulması gereken, fonksiyonunu tamamladıktan sonra ise ittifak için risk oluşturmayacak durumda zayıflatılması gereken bir üyesidir. İsrail ülke savunmasının fiziki tahkim hattını kuzeye ve doğuya doğru genişletmiştir.

Hermon Dağının işgali ile bölgesel işgal planının yarıçapını artırmıştır adeta. Henüz tartışmalı da olsa kuzeydeki SDG/ PYD özerk bölgesi ve Kuzey Irak’taki özerk bölge ile yakınlık ilişkisi devam etmektedir. Unutmayalım ki her iki oluşum da çatışmalı bir ortamın en şiddetli kesişim kümesidir. Halihazırda Suriye’nin kuzeyinde PYD ile SMO........

© Haber7