menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarihi seyir içinde

9 1
19.05.2025

Askeri Endüstriyel Kompleks Notları Askeri endüstriyel kompleks için daha sistematik ve kapsamlı tanımlar yapılabilir. Biz bu yazımızda bizim analiz ve yorumlarımıza esas teşkil edecek basit bir tanım üzerinde duracağız. Öncelikle askeri endüstriyel kompleks kavramının salt bir endüstriyel sistemi içermediğini vurgulamak istiyorum. Askeri endüstriyel kompleks askeri sanayii kuruluşlarını, bu kuruluşların devletle ilişkilerini ve devlet politikasında başat etkilerini, işletme sahipleri/ veya yönetimleri ile devlet görevlilerinin oluşturduğu bir savunma topluluğunu, vs. içermektedir.

Tarihi perspektiften baktığımızda güç olgusunu tek başına yaratan elbette askeri endüstriyel kompleks değil. Ancak, şunu iyi bilmeliyiz ki, askeri teknolojilerin geliştirilmesi, silah platformları ve sistemlerinin üretilmesi, ihraç edilmesi ve ithali, bu döngüyü besleyen ya da bu döngüden beslenen kurumsal, finansal ve beşeri kaynakların yaratılması mutlak derecesinde politik, ekonomik ve askeri perspektifler ile belirlenir, bu alanlarda yeni sonuçlar doğurur. Vakıa, güç olgusunun asli bileşenlerinden birisi olduğu kesin.

“1877-1878 Türk- Rus Savaşında (93 Harbi) Türk, Rus ve Romen topçu birlikleri benim sistemimle üretilen topları kullanmışlardır. Öğrendiğime göre bu toplar büyük bir memnuniyet uyandırmıştır” diye Alfred Krupp (Türkiye ile Almanya Arasındaki Silah Ticareti 1871- 1914; Doç. Dr. Bahri Öztürk; IQ yay. Nisan 2012, İstanbul; sh. 234) belki de yeni bir konseptin yaratıcısı olarak görülebilir.

Gelişmiş silah üretimini sadece menşe ülke savunması için değil, başka ülkeler nezdinde diplomasinin, bağımlılık ilişkisinin, müttefik yaratma başarısının, hatta birden fazla ülkenin savaşlarının aracı olarak gerçekleştirmek görece yeni bir konsepttir. Özellikle Balkan ve Osmanlı Tarihi açısından son derece önemli olan bu savaşta bütün tarafların Krupp topları kullanması Almanya’nın bu ürünün üretimde sağladığı başarı kadar siyasi ve ekonomik hedefi olan ülkeleri nasıl kendi siyasetinin bir manevra unsuru gibi kullandığını ve nasıl onları birbiriyle hırpaladığını gösterir önemli bir örnektir. Zaten bu büyük savaş sonrası Rusya’nın sınırsız isteklerine karşı, Bismarck Berlin’de bir küresel barış kongresi toplayacaktır.

Alman savunma sanayiinin bu dönemdeki gelişimi elbette diğer büyük güçlerin askeri sanayii üretimleri ile rekabet halindedir, tek başına mutlak bir üstünlük sağlamış değildir. Dönem içindeki savaşlar ve savaş hazırlıkları İngiltere, Fransa, Almanya ve hatta geç bir tarihte Rus Çarlığını silah üretiminde rekabete sokmuştur. Plevne’de savunma ve saldırıda kullanılan toplar Krupp ise Osmanlı Ordusunun kullandığı piyade tüfeği Martini’dir ve Snider çok iğneli piyade tüfeğidir. Tabi ki Henry Martiny’nin tüfeği yanında İngiltere uzun süre Enfield piyade tüfeklerini kullanmış, sonra da daha kullanışlı ve etkili Snider piyade tüfeği geliştirilmiştir.

1870- 1871 Alman Fransız Savaşında (Sedan Muharebesi) Almanlar yenmiş olmalarınarağmen Fransız piyade tüfeği Chassepot’un daha etkili olduğunu gözlemlemişlerdir.

Bulgaristan Savaşında Osmanlı Ordusu Krupp topları kullanırken Bulgaristan ordusu da Fransız yapımı Creuzot topları kullanıyordu. Makineli tüfeği icat eden Amerikalı mühendisin (Hiram Maxim) projesi Avusturya tarafından eddedildikten sonra İngiliz Vickers şirketi tarafından satın alınan bir alt şirket tarafından üretilecek, özellikle 1. Dünya Savaşında makineli tüfekler askeri birliklere en fazla zayiat verdiren silahlardan olacaklardı. Fransa büyük savaş öncesi geri tepme sorununu çözdüğü bir Sahra topu geliştirmişti. İtalya'nın Libya’yı işgali sırasında ilk defa uçağa monte edilmiş bir makineli tüfek (Fikir Hollandalı bir mühendise aitti) kullanılmıştı. Ama bunların yanında büyük savaşları domine edecek daha büyük silah platformlarıydı. Mesela Dretnot İngiliz savunma sanayiinin bir harikasıydı.

Dönemin savaşları sadece Avrupa’da değil Okyanus ötesindeki Amerika’da bile silah üretimine ve ihracına imkan sağlamıştır. Mesela Osmanlı Ordusu Amerika’dan da silah ithaletmekteydi ve bu ithalat oranı Almanya’nın tam saha pres uygulaması sonucunda ciddi olarak azalmıştı.

Almanya’nın tutumu ve Alfred Krupp’un “ 1877-1878 Türk- Rus Savaşında (93 Harbi) Türk, Rus ve Romen topçu birlikleri benim sistemimle üretilen topları kullanmışlardır.
” sözleri bana Waterloo Savaşında Napolyon ordusunun üniformalarını temin eden, Fransa’ya borç veren, savaşı Londra borsasında bir manipülasyon aracı olarak kullanan Rothschild ailesini hatırlattı. Nitekim, Nathan Rothschild “Biz parayla barış yaparız, parayla savaş yaparız” demiyor muydu? (Ayrıntılı okuma için Niall Ferguson; Paranın Yükselişi & Dünyanın FinansalTarihi; YKY, 2019). Zaten özellikle 2. Dünya Savaşında askeri sanayii ve finans ilişkisi bu ikilemi de bir nebze çözüme yaklaştırmıştır.

Büyük güçler bu iki alanda da yetkin olmayı yaşadıkları büyük savaş tecrübeleri sonunda öğrenmişlerdir. Mesela İngiltere 17. Yüzyılın başından itibaren Hollanda ile yaşadığı savaşta savaş finansmanı ve genel anlamda finansal teknikleri yenilgilerden sonra öğrenmiş, hatta Hollanda’nın finans ve kambiyo sistemini İngiltere’ye taşımıştır. Bunun neticesi olarak da her iki büyük savaşta Almanya’ya karşı zafere öncü ve ortak olmuştur. ABD sistemi ise finans ve askeri sanayii kendi varlığında toplamıştır. Bu gücüyle 1. Dünya Savaşında savaşın bitirilmesinde proaktif rol oynamış; 2. Dünya Savaşında bizatihi ağır ve kapsamlı bir küresel savaşın sonlandırılmasında büyük rol oynamıştır. Bu iki özelliği içinde barındırmasından dolayı da 2000’li yıllara kadar dünyanın tartışmasız süper gücü olmuştur.

Ancak, 2000’li yılların başlarından itibaren sahip olduğu üretim ve finans gücü eski yetkinliğini koruyamamıştır. Bundan dolayı krize giren Amerika Hegemonik Dünyası hala etkisi giderek artan bu krizden çıkamamaktadır. Ayrıca, küresel sistem de bu krizden etkilenmektedir.

Askeri Sanayiinin Merkezde Olduğu Güç Sistematiği Askeri Sanayiinin başlıkta ifade ettiğimiz başat rolünü ifade etmek için yukarıda referans verdiğimiz Bahri Öztürk Hocamızın yayınlanan ancak önemi ne yazık ki tam anlaşılamayan kitabından yararlanacağız. Kitap Osmanlı ile Almanya arasındaki silah ticaretini işliyorsa da başlangıçtan itibaren sunduğu teorik çerçeve, dönemin bazı askeri ve siyasi olaylarına değinmesi, silah sanayiinin Almanya’da kazandığı merkezi yer, vb konularda konsept belirleyici tespitler ve bilgiler içermektedir. Ayrıca niçin Alman silah sanayiini merkeze alan bir yazı........

© Haber7