menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayaller, Özlemler, Matemler ve Ötesi

15 1
17.02.2025

Milletlerin, devletlerin hayatını muktedir krallardan ve tarihçilerinden değil de his ve sanat erbabından dinlesek ne gibi farklılıklar olurdu? Hayatımızda neler olur, önceliklerimiz nasıl yer değiştirirdi? Tarihin akışında zaman ve güç yatağı taşınır mıydı? Bu soruların çoğuna cevap verebilmek çok zor. Sonuçta her zamanın bir hükmü var ve zaman içinde muktedirler, ordular, çok yönlü araçlara sahip güçler kendi dinamikleriyle varlıklarını devam ettirip gitmektedirler. Ama bu kadar yoğun maddi olayların arasından bir fırsatını bulup farklı düşünenler, farklı hissedenler acaba nasıl bir hissiyat sağlarlardı?



Bu soruları geçmişte Azerbaycan Televizyonunda izlediğim bir tarihi tiyatro eserini tekrar hatırlayarak sordum. Eserin konusu 1402 Ankara Savaşına neden olan Timur ve Yıldırım arasındaki cihangirlik kavgasının ve bunun etrafındaki üzücü olayların farklı bakış açısıyla anlatımından oluşuyordu. Azerbaycan’daki milliyetçilik algısının yüksekliğini de gösteren, tarihteki Türk asıllı büyük hükümdarlardan oluşan ve muhtemelen başkanlığını Mete veya Oğuz Kaan’ın yaptığı bir meclis Yıldırım - Timur kavgasını inceliyor, her iki hükümdar için bir mahkeme işlevi de görüyordu. Türk Tarihinin büyük hükümdarlarından oluşan bu mahkeme heyeti önce Savaşı anlatan tarihçileri sonra da her iki hükümdarı da dinliyordu. Özellikle tarihçi İbni Arapşah’ın Timur’un Yıldırım’ı aşağılaması, esir muamelesini mübalağa ile tatbik etmesi gibi hususlar ciddiyetle inceleniyordu. Sonra diğer tarihçiler dinlendikten sonra iki hükümdara da söz veriliyordu. Her iki hükümdar da savaşa girmek, kardeş kanı akıtmak istemediklerini, kendilerine göre savaşma sebeplerini saygılı bir dille ifade ediyorlardı. Son sahnede ise Mahkeme Heyetindeki tarihi büyüklerin ortak arzusu ve aklı ile Timur ve Yıldırım barıştırılıyor, yakışıksız iddiaların sahibi İbni Arapşah meclisten kovuluyordu.

Tarihi olayların detaylarına girmeden Azerbaycanlı sanatçının hayalleri ve özlemleri içinde kaybolup gittiğimi hatırlıyorum. Tarihimizin en dehşetli ve karanlık döneminin yaşanmaması için bu iki Cihangir hükümdarın ihtiraslarının değil de akıllarının, sağduyularının, itidallerinin, vs hakim olmasının yeterli olduğunu görmek şaşırtmıştı beni. Doğrusu Tarihimizin büyük hükümdarlarından oluşan meclisin barıştırma sorumluluğunu alması göğsümü kabartmıştı.

Ancak, tarihin ilerleyen dönemlerinde benzer büyük savaşların meydana gelmesi ile hislerimden oluşan dünya bir anda yerini sorgulamalara bırakmıştı. Zira Fatih de Uzun Hasan da dönemlerinin cihangir ve karizmatik hükümdarlarıydılar. Üstelik Timur ordusu bir Asya karması iken Uzun Hasan’ın ordusu bizim yakın coğrafyamızın obalarından oluşan bir orduydu, Uzun Hasan komutasındaki Ordu Türkmen birliklerinden oluşuyordu. Savaşa neden olan olaylar arasında Trabzon Rum İmparatorluğunun vergi meselelerinin halledilmesi sayılmaktaysa da Timur ile yapılan savaşta Karakoyunluların Osmanlıyı Akkoyunluların ise Timur’u desteklemesi de büyük bir sebepti. Yani Tarihin o büyük meclisi Yıldırım ve Timur’u barıştırmış olsaydı bile sonraki dönemlerde bu savaşın gerçekleşmesi önlenemezdi. Tabi ki bu savaştan daha büyük izler, derin uçurumlar bırakmış Şah İsmail Yavuz Sultan Selim arasındaki hem askeri hem de fikri ve inanç Savaşını da hatırlayalım. Ne yazık ki, Türk dünyasında barışın hakim olmasını isteyen Azerbaycanlı sanat insanının yüreği........

© Haber7