menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hangi sınırlar çiziliyor farkında mıyız?

13 8
22.01.2025

Yaşadığımız zamanı anlamlandırmak biz olarak var olabilmek açısından çok önemli, bazen gündemin yoğun akışı ve detayları arasında boğulan zihnimizi temizleyip, varoluşsal konulara odaklanmakta yarar görüyorum. Zira, kendi varlığımızı anlamlandıramadığımız takdirde zamanın olaylarına karşı durmamız, irade gösterip kendimizi korumamız mümkün olmayacaktır. Yazının icadında olduğu gibi “Araçlar hep kralların savaşlarını, kralların fikirlerini yazacaktır”.

Bizim ise önce kendimiz olmaya sonra da kendimizi yazmaya yani kendimizi anlamlandırmaya ve bunu paylaşmaya ihtiyacımız vardır. Bugün yaşadığımız günlerin başka bir açıdan röntgenini çekmeye çalışacağım. Ama önce bazı örneklerle kısaca meramımı açıklamak istiyorum. Avrupa’da coğrafi keşifler ve sömürgecilik gelişirken bizim de içinde olduğumuz dünyanın geri kalanı için bu olayı tam kavramak mümkün değildi. Dünyanın farklı bölgelerindeki insanlar ancak kendi adalarına, kıtalarına bir gün ansızın gelen zalim, kıyıcı, işgalci ve biçimlendirici sömürgeci batılılar geldiğinde uyanıyorlardı. Dünyanın geri kalanı üzerine düşünmek gibi bir imkanları yoktu.

Osmanlı gücü Balkanlar’da ilerler ve Balkan milletleri de Haçlı destekli savaşlarla kendilerini savunmaya çalışırken kıtanın öbür ucunda başka gelişmeler oluyordu.

Portekiz’de gemici lakabı verilen bir prens Viseu Dükü Küçük Henrique (1394- 1460) Portekiz’in güneyinde kendisi için küçük bir saray yaptırarak çevresine dünyanın her tarafından gemicileri, coğrafyacıları, deniz aygıtları yapımcılarını, astronomları topluyordu. İslam dünyasından bile uzmanları barındırıyordu merkezi. Amacı Afrika’yı başka bir yoldan keşfetmek ve Hıristiyanlığı yaymaktı. Bartalomeo Dias (1450- 1500) Afrika’nın güney ucu olan Ümit Burnu'nu dolaşırken Akdeniz’in kudretli güçleri olan Osmanlı’nın, hatta tacir Venedik’in yine Kara Avrupa’sının savaşçı gücü Roma - German gücünün hele hele Balkanlardaki küçük milletlerin yeni küresel olaylara dair etkin bir tutumları yoktu. Büyük Osmanlı Gücü Hint Okyanusu'nda Portekiz korsanlarının yağmaları başlayınca tehlikeyi görmüştü. Ancak, neredeyse bir yüzyıl gecikmişti. Sadece Osmanlı Gücü değil, yukarıda saydığım Akdeniz, Balkan ve Kara Avrupa’sının diğer güçleri de bu gelişmeleri ıskalamışlardı. Bizde hezimetle sonuçlanan Viyana kuşatmasına giden Kara Mustafa Paşa’nın 600 bin kişilik ordusuna katılma savaşı veren Kadızade din adamları ile Niyazi Mısri çekişmesi yaşanırken, İngiltere’de Newton meşhur Tabiat Felsefesi'nin Matematiksel İlkelerini yazıyordu. Yeni bir bilim güneşi doğuyordu. Kainatın matematik yasaları yazılıyordu. Gelişme sorunları ve idrak meselesinin sadece bize mahsus olduğunu düşünmeyelim. Yetersiz düşünce de evrenseldir. Avrupa’da büyük kutsal ittifak veya Avrupa uyumu anlaşmaları yapılırken Atlantik Okyanusunun ötesinde bir sömürge gücü olan Amerika’da icatlar yüzyılı başlıyordu. Avrupa'daki bilimsel gelişme üzerine yeni bir teknoloji çağı başlıyordu. Tam bir yüzyıl devam eden bu icatlar ve teknoloji yüzyılı bir dev güç yaratacaktı.

Rus Çarı 1878’de Çatalca’da işgal karargâhı kurmadan iki sene öncesi T. Edison’un buluşu ampul ile New York’un iki mahallesi elektrik ile aydınlatılmaya başlanmıştı. Birinci Dünya Savaşı hele hele 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'ya kurtarıcı olarak gelen Amerikan ordusuna ait birliklerdeki zenci askerler geleneksel Avrupa’nın zihin kalıplarını yıkıyorlardı.

Sadece Avrupalıların mı? Elbette ki hayır, bizatihi kara talihli kıtanın mazlum kara insanlarının da zihinsel kalıpları altüst oluyordu. Bu tabi ki onlar için maddi ve özellikle de zihinsel esaret zincirlerini kırmak için çok olumlu bir şeydi. Irk ayrımcılığına karşı ilk isyanlar ve tepkiler bu dönemden sonra Amerika’da başlayacaktı.

Geçtiğimiz yüzyıl dünyanın gelişmiş metropollerinin başlattığı bir paylaşım savaşlarına sahne olmuştu. Bunlar öyle savaşlardı ki, Stefan Zweig gibi dikkatli bir aydın bile Belle Epoque (1871- 1914) döneminin sonunda Avrupa’da nasıl savaşın çıktığını anlayamamıştı. Ben de Kemal Karpat Hoca'nın (1923- 1919) Osmanlı’da Nüfus........

© Haber7