menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doğu’da yoğunlaşan güçlerin yıldızlar karması (Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası)

10 14
21.04.2025

Hemen baştan söyleyeyim, maksadım Ortadoğu’nun nasıl tasarlandığını, hangi savaşlara yataklık yaptığını içeren bir tarih metni yazmak değil. Birinci Dünya Savaşı öncesinden itibaren hem bu zaman dilimini hem de Ortadoğu sahasını bir sahne ve dekor olarak kullanarak, büyük güçlerin siyasi ve askeri istihbarat alanında savaş kadrosu zenginliklerini anlamaya ve mukayese etmeye çalışacağım. Bu dönem hem büyük acılarımızın, büyük toprak kayıplarımızın, yenilgilerimizin tarihini oluşturduğu için olayların genellikle künhüne vakıf olma isteğimizin önünde bir bariyer oluşturmuştur. Savaştan sonra ise en azından yaralanan onurumuzu tamir edecek bir zafer metaforu gerektiği için yine dönemin saha realitesine dikkatli bir bakış gerçekleştirilememiştir. Savaş kazanılsa kahraman olacak figürler savaş kaybedildiği için ya hain ya da liyakatsiz olarak anlatılmış; ağır yenilgilerimize mümkün olduğunca bizi üzmeyecek sebepler icat edilmiş; ama bir türlü olayların gerçekliğine ve insanların gerçekliğine dair odaklanmaya zaman kalmamıştır.

Ortadoğu’da harekatta bulunan Osmanlı Ordularının muhaberelerinden tam olarak haberdar değiliz. Bazı merkezi kurumların, mesela Genelkurmay istihbarat dairesinin evraklarından ciddi bir yekün tutacak şekilde devletimiz korumasında bulunmaktadır. Ancak, orduların yerel karargahlarında tutulan bilgiler, yazışmalar, raporlar o kadar eksiktir ki! Mesela Yemen Ordumuzu başındaki Müşir Ahmet İzzet Paşa dönemin askerlerinin bilgisine çok saygı gösterdiği bir mareşaldir. Ancak, yerel karargahının içindeki mütalaaları, planları, muhabereleri, vs neredeyse elimizde hiç yoktur. Ortadoğu’da yüzyılın başında meydana gelen olayları, savaşları ve bunlar nedeniyle bölgeye akan insan selini niçin bilmek istiyorum? Sebebi çok basit. İlk olarak bölgeye hangi güç ne önem veriyor sorusuna cevap arıyorum. Balkan Savaşı komutanlığı için aday gösterilen. Ahmet Şevket Paşa gibi üstelik Irak asıllı bir Paşa Basra Körfezinde bir adacık üzerinde İngiltere ile yaşanan bir kriz nedeniyle, işe yaramaz bir kayalık için İngiltere ile savaşamam diyordu. İngiltere ise kömürden petrole dönüştürdüğü donanma enerji hammaddesi için Irak, Kuveyt, Bahreyn petrolleri için çoktan işgal planlamalarını yapmıştı. Bugünden baktığımızda bölgeye ve bölgenin farklı sahalarına rakip güçlerin her birinin farklı anlam verdiğini anlamaktayız. Tabi ki yerel halkın da anlayışları eskisi gibi değildir. Devlet, hilafet, din, vb esaslı konularda ciddi ayrışmalar başlamıştır. Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’a Şam’da bir sinemada Osmanlı Ordusunun Mısırdaki bir harekatını (Mısırlı müslümanlara saldıran ve kadınlara tacizde bulunan İngiliz askerlerini men eden kahraman Osmanlı askerlerinin müdahalesini içermekteydi) propaganda maksatlı izlettiren Cemal Paşaya “Paşam madem bu kadar güçlüsünüz niçin beni ve babamı askere almak istiyorsunuz?” diye sormuştur.

Mesela İstanbul Berlin’in de etkisiyle hilafet makamını korumak için dünya müslümanlarına cihat fetvası yayınladığında, Şerif Hüseyin ve oğulları bizatihi kendileri hilafet makamını elde etme hayalleri ve hırsı ile doluydular, Osmanlı otoritesine bağlı görünürken bile İngilizlerden parasal destek almaktaydılar. Bu öyle acı bir şeydi ki, o güne kadar alışılan mukaddes ve idari düzeni bozmaktaydı. Özellikle finansman kapasitesi bırakalım rakip güçler arasındaki ilişkileri bizatihi müttefik güçler arasındaki ilişkileri de biçimlendirmekteydi. Bir Osmanlı-Alman müfrezesinin savaş faaliyetlerinde kullanacakları parayı yanlarında götürürken Cemal Paşanın Alman komutana paranın sarfiyatı ile ilgili emir telgrafı çekmesi üzerine O’na bağlı olması gereken Alman subay “Paranın hakiki sahibi Prusya Devletine sormak gerekiyor” demiştir.

Büyük güçlerin bölgeye bakışlarını etkileyen petrol dışında coğrafi kapsamlarını da saymak gerekir. Şöyle ki, Osmanlı yönetimi açısından bölgeye İstanbul’a bağlılığı açısından bir önem taşımaktadır. Ancak, mesela bir İngiltere için Ortadoğu Hindistan ve Uzakdoğu’daki ve Afrika’daki İngiliz sömürgeleri açısından önemli bir bağlantı noktası ve bu dış bölgelerle ilişkilidir. Nitekim Şerif Hüseyini Halife olmaktan mahrum bırakan İngiltere’nin Hindistan Genel Valiliğidir. Bu durumun yol açtığı diğer farklılık ise bölgedeki Osmanlı orduları ve idaresi sadece imparatorluk içindeki insan kaynağını istihdam edebilirken, İngiliz, Rus ve Fransız ordularında sömürge imparatorluklarının zengin insan kaynağı istihdam edilmiştir. Ki bu sömürgelerin içerisinde müstakil mülkiye ve harbiye gibi kurumlara sahip Hindistan Sömürge İmparatorluğu vardır.

Yıldızlar Karması

Savaş milletlerin ve devletlerin güçlerini aşırı düzeyde yoğunlaştırdıkları extrem bir süreçtir. Bu süreçte her güç en kıymetli kadrolarını savaş sahasına sürer. Bu yüzdendir ki, petrolün varlığının bilinmesinden sonra dünyanın büyük güçlerinin en kıymetli adamları Ortadoğu’nun başkentlerine akmaya başlamıştır. “19. Yüzyılın son günlerinde birdenbire Suriye, Mezopotamya ve İran otelleri farklı insanlarla dolmaya başladı. İngiliz, Hint ve Alman ordularının kurmay subayları, demiryolu mühendisleri, arkeologlar, böcek koleksiyonları ve kuş meraklıları farklı farklı kıyafetlerle dolaşıyor; üzerlerinde ise kelebek ağı, dürbün ve tabanca bulunuyordu”........

© Haber7