Alaska zirvesi çözümleri
Trump -Putin Zirvesi dünya basının gündemini meşgul etti. Bu yazının ilk bölümünü kaleme aldığım saatlerde henüz zirve gerçekleşmemişti. Bundan dolayı zirveye ilişkin düşüncelerimi ve zirve öncesi iki gücün tutum ve beyanatlarından çıkarsadığım bazı sonuçları paylaşmak istiyorum.
Şunu ifade edelim ki, Alaska Zirvesi artık önceki zirveler gibi bir önemde değil. Zira, Amerika silah ve teknoloji gücüyle bir orada kaybettiiği gücüne rağmen hala süpergüç ünvanını korumakla birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrası üretim gücünün gerisine düşmüş durumdadır.
O tarihte Amerika tek başına dünya üretiminin % 50’sini gerçekleştirmekteydi. Bugün bu oran % 25’tir. Yine o tarihte Amerika’yı takip eden bir üretici güç yok iken bugün Çin masif üretimiyle ABD’nin önüne geçmiştir (Mesela otomobil üretiminde 2024 verilerine göre denge üçe birdir. (Ancak, küresel kapitalist sistemin bileşenleri ABD merkezli bir yapılanmaya sahiptir) Yine o tarihlerde Teknolojik keşifler ve üretim bağlamında mağlup olan Nazi Almanya’sını hariç tutarsak (Ki Nazi Almanya’sı bile bilimsel ve teknolojik keşiflerine rağmen henüz Amerika tarzı üretim bandına geçmiş değildir) Amerika'ya rakip bir güç yoktur. Bugün ise bırakalım Çin’in Amerika’ya rakip olmasını birebir Amerika’nın kopyasını inşa ve imal etmektedir.
Rusya açısından bakarsak benzeri bir güç kaybının çok ötesinde bir kayıpla karşı karşıya bulunmaktayız. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Uzakdoğudan Avrupa içlerine kadar hakim bir muzaffer Kızılordu ve ardında devasa bir nüfus desteği vardı. Ve tabi ki yükselen bir ideolojik aparatı da buna dahil etmek lazımdır. Bugün ise ne Kızılordu vardır ne de Stalingrad Savunmasında herbiri başka milletten 18 kişilik askeri birlikler! Rusya tarihsel gözbebeği Kafkasya’da bile artık yönetememektedir. Hatta Kafkasya’dan her geçen gün biraz daha uzaklaştırılmaktadır. Çin’e karşı blokaj görevini doğrudan Amerika devralmıştır. Rusya’nın bütünlüğünde önemli yer tutan eski SSCB sınırları içindeki Türk devletlerinin ve toplulukların Türkiye ile var olan bağlantı koridorunu Amerika’ya terk etmek zorunda kalmıştır. Soğuk Savaşı füze ve atom teknolojisi ve silahlarıyla en azından Amerika ile müzakere ederek bitirebilen Sovyet gücünden de hayli uzaktadır. Orta Asya’nın kalbine doğru hızla ilerleyen Çin artık savunma sanayiinde Rusya’dan daha ileridedir. Çin’in içinde olduğu ittifak sistemi her geçen gün genişlemektedir. Rusya ise müttefiklerini kaybettiği gibi merkezinde yer aldığı devletler topluluğunu bile kontrol edememektedir. Bir süpergüç kutbu olan Rusya artık varlığını devam ettirmek için Çin ve Amerika arasında sarkaç diplomasisine bel bağlamış durumdadır.
Ancak, ne Amerika ne de Rusya tam anlamıyla çaresiz veya tükenişte ya da mutlak olarak gücün zirvesinde olabilmek için İkisinin de birbirlerinin desteğine ihtiyaçları vardır. Yükselen Çin gücü Amerika’yı olduğu kadar Rusya’yı da tehdit etmektedir. Bu tehdit salt ideolojik ya da siyasi veya askeri bir tehdit değildir. Büyük ölçüde eşyanın doğasından kaynaklanan endojen (bünyevi) bir tehdittir. İki gücün de bu kontrast pozisyondan kaçınması kolay görünmemektedir. Rusya devasa büyüklükteki stepleri ve sonsuz kaynakları, Çin de kalabalık nüfusu ve büyük hammadde ihtiyacıyla bünyevi olarak birbirlerini tehdit etmektedirler. Amerika ise Çin’i stratejik düşman Rusya’yı ise yeniden dizayn edilmesi
gereken bir rakip olarak görmektedir. Bu üçlü arasındaki simetrik ve asimetrik matris en akıllı stratejik gücün kazanacağı bir satranç tahtası üzerinde yer almaktadır. Alaska Görüşmesi öncesi Trump’ın “İki ülke arasındaki durumu bir satranca benzetmesi” bu açıdan anlamlıdır.
Görüşme öncesi Çin ve Hindistan bu görüşmeye dair iyimserliklerini dile getirmişlerdir. Çin’in kendi egemenlik alanındaki müdahalelere karşı gayyur tutumunun aksine bu tür ilişkilere dair geleneksel bir iyimserlik beyanını esirgemediği bilinmektedir. Ancak, bu iyimser retoriğin arka planında Çin tabi ki reel politik olguları göz ardı etmemektedir. Amerika ve Rusya ilişkilerinin detaylı bir çözümlemesine sahiptir. Alaska Zirvesinin birçok ülkeden önce kendisini etkileyeceğini çok iyi bilmektedir.
Avrupa devletleri ve Ukrayna ise Zirve ile ilgili derin bir kaygı duymaktadırlar. Trump’ın Ukrayna üzerinden Putin’e zeytin dalı uzatması korkutmaktadır. Bu yüzden Avrupa devlet başkanları Zirve hakkında negatif bir tutum takınmışlardır. Ukrayna zaten kesin bir olumsuz yargı taşımaktadır. Kendi topraklarının iki büyük güç tarafından başka pazarlıkların kurbanı olarak birbirlerine ikram edilmesi ihtimali korkutucudur. Ukrayna’nın bütünlüğünün korunacağına dair bir görüşün yegane sebebi, Amerika ile yaptıkları nadir mineralerl anlaşmasıdır. Amerika bu değerli toprakları kolay kolay Rusya’ya bırakmamayı deneyecektir.
En son Kafkasya ve Zengezur koridorunda olduğu gibi Trump masaya müttefik olarak kimseyi........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d