Türk şiirinin büyük ustası
Türk şiirinin büyük ustası Abdurrahim Karakoç’un aramızdan ayrılışının üzerinden 13 yıl geçmiş. Bunca yıl geçmesine rağmen eserleri ellerde şiirleri dillerde dolaşmaya devam ediyor. Yıllar değil asırlar geçse de ölümsüz aşıklardan olan Karakoç bu topraklarda yaşamaya devam edecek.
O Anadolu’nun bağrından çıkmış; acıyı, sevgiyi, adaleti ve isyanı şiirle harmanlayarak halkın yüreğine tercüman olmuş bir dava adamıydı.
Kalemini hakikatin hizmetine adayan Karakoç, yaşadığı çağı hem tenkit eden hem de güzelleştiren bir irfan ve edebiyat çınarı olarak hafızalarımıza kazındı.
Dedesi de kardeşleri de şair olan Abdurrahim Karakoç, gerçek bir şiir ailesinin mensubuydu. Millî ve İslâmî her mesele onun meselesiydi. Bu çağda Müslüman ve Türk olmanın gereklerini yerine getirdi.
Toplumsal sorunları hem keskin hem edebî ölçülere sadık biçimde ele alabilen nadir şairlerdendi. Toplumun vicdanı olmayı başarmış, adeta milletine tercümanlık etmişti. “Hasan’a Mektuplar” gibi pek çok şiiri hâlâ halkın dilinde dolaşmakta, gönüllerde yer etmektedir.
Eserlerinde kaleme aldığı konular güncelliğini korumaktadır.
“İsyanlı Sükût” şiiri, Anadolu insanının çektiği bürokrasi zulmünü derin bir lirizmle anlatır. “Hâkim Bey”, “Doktor Bey” ve “Mebus Bey” şiirleri, hâlâ üzerine benzeri yazılamamış hiciv şaheserleridir. Bu şiirler, Türk edebiyatında hiciv geleneğinin zirvesinde yer almaktadır.
Karakoç, bu toprakların derdini kalbinde hisseden, kalemiyle üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getiren bir dava şairiydi. Samimi yaşantısı şiirine yansımış; bu da şiirinin tesir gücünü artırmıştır. Gür sesi, gür söyleyişiyle kimsesizlerin kimsesi, sessiz çoğunluğun sesi olmuştur.
Halk şiirini çağının ruhuna uygun biçimde yeniden yorumlamış, kendi sesini kurarak özgün bir üslup geliştirmiştir. Kendisine hiç kimseyi usta olarak görmemiş “Gölgede kalanın gölgesi olmaz.” demiştir. Çok taklit edilmiştir ama şiirindeki derinliğe yaklaşabilen olmamıştır.
Kavgayı da sevdayı en güzel anlatanlardan biridir. “Hak Yol........© Haber7
