menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Erbakan'ı tahliye ettiren Şeyh Efendi

16 30
29.01.2025

Horasan erenlerinin vazifeleri sadece bir dönemle sınırlı değildir. O erlerin izlerinden gidenler de bu toprakları mayalamaya devam etmiştir.

Anadolu’nun ortasında küçük bir ilçeden, ülkenin dört bir yanındaki insanları nefislerinin ıslahına, ruhlarının huzur ve sükûnuna çağıran Yahyalılı Hacı Hasan Efendi de o güzidelerimizden biridir.

Tasavvuf yolundaki aşk ve muhabbetiyle örnek olmuş binlerce insan yetiştirmiştir. Hacı Hasan Efendi’nin doğru yolu bulmasına vesile olduğu insanların sayısı on binlercedir.

Onun uzattığı şefkatli ellere tutunmuş nice insanın madde ve mana dünyası mamur hale gelmiştir. Sohbetleriyle dünyaya dalıp giden nice insanı gafletten uyandırmıştır. Yüzlerce müftünün, binlerce vaizin gönüllerde yakamadığı çerağı onlar bir nazarla yakmayı başarmışlardır.

BİRLEŞTİRİCİ

Hacı Hasan Efendi de gazi alperenler gibi her zaman birleştirici olmuş toplumumuzdaki kardeşlik bağlarının güçlenmesi için çaba göstermiştir. Onların dokunduğu yerlerde kavga ve kaos bitmiş, huzur hâkim olmuştur. Manevi mimarların sosyolojiye etkilerini anlamak için Türkiye tarihini iyi okumak gerekir.

Hacı Hasan Efendi’nin Doğu ve Güneydoğu’daki sevenleri bölücü yıkıcı faaliyet yürütenlerden her zaman uzak durmuş, birliğimizin beraberliğimizin teminatı olmuşlardır.

Hem muhabbetleri hem de İslam’a yürekten bağlılıklarıyla öne çıkmışlardır. Uzak şehirlerden zor şartlar altında kara fırtınaya direnerek gelip iki saat efendinin sohbetini dinledikten sonra tekrar yola koyulan o insanların samimiyeti dikkat çekicidir.

Öte yandan doğudan batıdan herkesin sevgisini kazanıp görenlerin hemen sevdiği, sevenlerin yanından ayrılmak istemediği bir güzelin nasıl manevi bir çekim merkezi oluşturduğunu da iyi anlamak lazım. Allah’ın dostları sadece yaşadıkları ilçe ve bölgeye değil bütün ülkeye güzellik yayıyor, insanlara şifa oluyorlar.

Birlik beraberliği sağlayan bu gönül adamlarının oluşturduğu huzur iklimini devletin kolluk kuvvetleriyle bile sağlaması mümkün değildir. Korkuyla otorite sağlayarak değil sevgiyle gönülleri yoğurarak sulh ortamı oluşturmak ancak onların başarabileceği bir husustur.

CİHAD ŞUURU

Sağlığının bozulduğu dönemlerde bile bir kişiyi daha kurtarma derdiyle sohbetlerine devam etmiş cihadını sürdürmüştür. Cihad eksenli bir tasavvuf anlayışına sahip olan Hacı Hasan Efendi, tam anlamıyla mücahit bir süfidir.

Hem tasavvuf mektebinde mürşitlik yapan hem de cihat meydanlarında kılıç sallayan Şeyh Muhammed bin Ali Senûsî, Osman bin Fudî, Şeyh Ömer Muhtar, Şeyh İzzettin el-Kassâm’ ve Şeyh Şamil gibi direnişçi ve dirilişçidir.

Dünyadan kopuk, temel meselelerden uzak ve cemiyet nizamına karışmayan mistik topluluklardan fersah fersah uzaktır. Her şeyden önce tam bir ümmetçidir. Afganistan’ı, Keşmir’i, Kudüs’ü ve diğer var olma savaşı veren Müslümanlarının mücadelelerini sohbetlerinde işler. Radyodan Türkiye ve dünya gündemini takip eder.

Emperyalizm ve Siyonizm’in coğrafyamızdaki tahribatına karşı Müslümanların şuurlu birliktelikler oluşturması gerektiğini savunur.

Baskı ve zorluk zamanlarında şeriattan milim sapmadan tarikat hizmetini yürütür. Kuran ve sünnete uymayan söz ve davranışlara müsaade etmez. Sevenlerinin kerametlerini görmesine rağmen o her daim istikamete vurgu yapar.

GENÇLERİ SEVER

Gençleri her zaman yanında ve yakınında tutmuş onlarla yakından ilgilenmiştir. Günümüzde gençlere ulaşamıyoruz diye yakınan İslami vakıf ve dernekler mutlaka Hasan Efendi’nin hayatını okumalı, binlerce gencin gönlüne nasıl girdiğini iyi etüt etmelidir.

Gençleri hep iyiye, güzele, hayırlı olana yönlendirmiştir. Herhangi bir alanda istidadı olanları yüreklendirmiştir. Binlerce gence yol göstermiş ufuk vermiştir. Bunlardan birisi de Mehmet Emin Ay’dır. Değerli hocamız kendisiyle yaptığımız bir röportajda kendisi üzerindeki izlerini şöyle anlatmıştı:

“ Zat-ı âlileri bir Kur’ân aşığıydı… Sohbetlerini Kur’ân kıraati ile başlatır, hafızlara ihtimam gösterirlerdi. İlk kez kendilerini ziyarete gittiğimizde, bendeniz kapının ardında bulunmama rağmen ‘Hafız evladım! Gel de bir aşr-ı şerif oku’ diyerek yanlarına davet etmişlerdi. Ne var ki ben o zamanlar henüz hafız olmadığım için davetin bana yapıldığını düşünememiştim. Fakat değerli mahdumları beni çağırdıklarını söyleyerek uyarınca kalkıp yanı başlarına oturma ve........

© Haber7