Azerbaycan Devletinin Kuruluşuna giden yol ve bağımsızlık
Sûltân Alparslan’a atfedilen; “Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir er’i, bir er bir vatanı kurtarır” sözü, aynı zamanda o bir mıh’ı yapan ustayı da hatırlatır insanlığa.
İşte o usta; bütün dünyaya mıh’lar ürettiği gibi, Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda, o devleti kuran, ülkenin kurtarılmasına sebep olan o mıh’ın yetişmesine vesile olacak “Usûl-ü Cedid Okulunu” Kırım Bahçesaray’da açan İsmail Gaspıralı’dan başkası değildir.
İsmail Gaspıralı; asil Türk Milleti için çalışarak ortaya koyduğu “Usûl-ü Cedîd” ismiyle bir eğitim sistemi geliştirmiş, Türkçe okuma-yazma öğretiminin yanı sıra aritmetik, hat, Kur’an ve İslâm İlmihâl derslerinin yanında coğrafya, hayat bilgisi, matematik, tabiat bilgisi ve tarih gibi derslerin de müfredâtında yer aldığı bir okul açmıştı.
Bunun geliştirilmesi için bütün coğrafyayı dolaştı sistemi anlattı. Bu sistem Çarlık Rusya’sındaki Türk Bölgelerinin büyük ilgisini çekti. Böylece öğretmenler ve mollalar Usûl-ü Cedîd’i tanımak için Kırım’a gitmeye başladılar. Sonra da aldıkları eğitimi yeni nesillere aktarmak üzere memleketlerinde bir bir bu okullardan açtılar.
İşte bu okullardan birisi de Bakü’de Rus-Müslüman Mektebi olarak 20 Ekim 1887’de Habibbey Mahmudbeyov ile Sultan Mecid Kanizâde tarafından 35 öğrenci ile açıldı. Bu 35 öğrenciden birisi de Mehmed Emin Resulzâde idi. Ülkeyi kurtaracak “mıh” Mehmed Emin, buradan başarıyla mezun olduğunda yüreği de millî-mânevî duygularla doluydu.
Bakü Teknik Okulu’na başladığında Gaspıralı İsmâil Bey’in görüşlerinden etkilenip, onun “Dilde, İş’te, fikirde birlik” diyerek önlerine koyduğu hedefler doğrultusunda millî meselelerle ciddi şekilde ilgilenmeye başladı.
18 yaşına geldiğinde Ruslara karşı “Müslüman Demokratik Müsâvat Cemiyeti” adında ilk teşkilâtını kurmuştu bile. İki yıl sonra bu teşkilâtı, “Müslüman Sosyal Demokrat Himmet teşkilâtı” ismiyle yeniden yapılandırdı. Gizlice teksir edilip dağıtılan bir de “Himmet” adlı yayın organını hayata geçirdi.
Diğer taraftan Kaspi Gazetesinde mürettiplik yapıyordu. İlk kez 1903’ün Mayıs’ında “Şark-i Rus” gazetesinde, sonra Füyûzât, İrşad, Terakki, Tekâmül ve Yoldaş’ta yazdı. Türk Dünyasının problemlerini dile getirdi. Bu yıllarda Amcasının oğlu M.Ali Resulzâde vasıtasıyla Stalin’le tanıştı. Hatta yakalanırsa belki de kurşuna dizilecek olan Çar’ın düşmanı Stalin’i sakladı, zindandan kurtardı. (Bu onun ileride işine yarayacak, Stalin başa geçince Resulzâdeyi zindandan kurtaracaktı.)
Resulzâde, ayrıca milli mücâdele için teşvik ettiği sivil toplum kuruluşları Sefa, Necat, Edep Yurdu, Cemiyyet-i Hayriyye gibi derneklerde görev aldı. Ruslara karşı yapılan gösterilerde en ön saflarda, mitinglerde ise vazgeçilmez hatipti. Petrol işçilerine bizzat yazdığı bildirileri elden dağıtacak kadar cesur yürekti. Ayrıca tamamen millî duygulara hitap eden “Karanlıkta Işıklar” ve “Nâgehan Belâ” isimli piyesleri yazdı, insanları uyandırdı.
Azerbaycan ve esir milletlerin Rusya içinde bağımsızlık, hiç değilse muhtariyet kazanması tek amacıydı. Fakat polis baskısı da gittikçe artıyordu. Bir süre sonra “Himmet Teşkilatı” kapatılıp kendisi de polis takibine alınınca İran’a gitti. Oradaki Türklerin Meşrutiyet Hareketini destekledi. 1910’da İran Demokrat Partisinin kurucularından oldu. “İran-ı Nev’de” yazılar yazdı. Bakü Terakki Gazetesine de “İran Mektupları” adıyla yazılar gönderiyordu.
Öyle an geldi ki; İran Meşrutiyet Hareketi kanlı şekilde bastırıldı ve Resulzâde 1911 Mayısında sınır dışı edildi. Tek sığınak yeri olan İstanbul’a gittiğinde bir başka sürgün Ağaoğlu Ahmet, Kazan Türkleri’nden Yusuf Akçura ve büyük düşünür Ziya Gökalp’le buluştu, Türk Ocaklarının çalışmalarına katıldı. Ziya Gökalp’ten çok etkilenmişti. Türk Yurdu ve Sırât-ı Müstakîm’de........





















Toi Staff
Tarik Cyril Amar
Gideon Levy
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d