Medeniyetimizin Bilge Kahramanı: Aliya
22 yıl önce medeniyetimiz, 20. yüzyılda yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden birini kaybetti.
Bugün içinde yaşadığımız toplumsal yapımızın entelektüel durumuna baktığımızda, Aliya’nın ne kadar önemli bir kayıp olduğunu çok daha iyi anlıyoruz.
Aliya İzzet Begoviç, savaşın acımasızlığını ve “öksüz kalmış” bir coğrafyanın medeniyet değerlerini savunacak güçlü bir devletin mahrumiyetini iliklerine kadar hissederek, liderliğini entelektüel bir varoluş tacıyla donattı.
Sadece liderliğini değil; Müslümanlığını, mücahitliğini, cesaretini, sabır ve metanetini, yöneticiliğini, mümtaz şahsiyetini, bir aydın olarak adalet anlayışını inancının erdemiyle taçlandırdı.
Ve Aliya bize örnek bir hayat bıraktı.
8 Ağustos 1925’te Bosna Hersek’in kuzeybatısındaki Bosanski Samac bölgesinde bulunan Kroya kasabasında dünyaya geldi.
Daha sonra Saraybosna'ya taşındı.
1943 yılında liseden mezun oldu.
16 yaşında bir lise öğrencisi iken ‘Müslüman Gençler Kulübü’ adındaki bir kulübe üye oldu ve burada yapılan fikir tartışmalarında, çocukluktan itibaren annesinden aldığı bilgilerini geliştirip, pekiştirdi.
1954 yılında Saraybosna Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu ve Anayasa Hukukunda ihtisas yaptı.
19 Ekim 2003’de bir Pazar günü ebediyete göçtü.
Doğumunun üzerinden tam bir asır, vefatının üzerinden de 22 yıl geçti.
Bu fani alemde 78 yıl yaşadı Aliya.
Ömrünün tamamını mücadele ile geçirdi.
1970'te kaleme aldığı "İslam Deklarasyonu" isimli bildiriyle İslami düşüncenin yeni çağda nasıl olması gerektiği üzerine kafa yordu.
Çocuk sayılabilecek yaşlarda girerek uzun yıllar yaşadığı cezaevi hayatı Aliya’nın yetişmesinde önemli bir etkendir. Yayımladığı İslam Deklarasyonu, İslam Dünyasının yeniden ayağa kalkması için yapılan bir çağrı niteliği taşıyordu.
Bu bildiri Yugoslavya'da olduğu gibi İslam dünyasında da büyük yankı uyandırmıştı.
İnancımızın bu bilge mücahidi temel görüşlerinden birini şöyle çerçeveliyordu:
"Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor.
Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız?
Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir.
Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede?
Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?"
DİN HURAFELERİ YOK ETMEZSE HURAFELER DİNİ YOK EDER
Aliya İzzet Begoviç, etrafı farklı inanç ve kültürlerle örülmüş bir coğrafyadan tertemiz ve arı duru nehirler gibi fışkıran özgün bir inanç ve eylem adamıdır.
Bulunduğu coğrafyanın tarihi sembollerinden yola çıkarak, derin bir düşünce ve analiz sürecinden geçip, büyük bir uygarlık denizine açılabilmek her insanın başarabileceği bir şey değildir.
Begoviç, kendi kültür ve inanç kodlarına yabancılaşmış / yabancılaştırılmış bir toplumun içinden yola çıkarak büyük zorlukları ve çileli bir hayatı yaşayarak geldiği için değil, zorluklara ve engellemelere rağmen toplumuna, kendi inanç ve kültürünü yaşatmak için gösterdiği azim ve kararlılığından dolayı değerlidir.
Bazen bir düşünce adamı olmak ve düşüncelerini kişisel hayatına hakim........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Sabine Sterk
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d