Hoş Geldin Özcan Ünlü
Öylesine hızlı ve öylesine aldırış etmeden yaşıyoruz ki;
geçip giden günlerle birlikte nice güzelliklerin de, o giden günlerle birlikte geçip gittiği oluyor.
Özenle ve severek yapıp ettiklerimiz.
Mecbur kalarak yaptıklarımız.
İstediğimiz halde bir türlü beceremediklerimiz.
Aldıklarımız, alamadıklarımız.
Gezdiğimiz, ilk defa gördüğümüz yerler.
Gitmek, görmek isteyip de, göremediğimiz nice güzellikler.
Yazdıklarımız, yazamadıklarımız.
O kadar çok yarım kalan muratlarımız var ki, hepsini geride bırakıp gidiyoruz.
Elimizde, avucumuzda sımsıkı tuttuklarımızı da bıraksak, fotoğrafı yitik boş bir çerçeveye bakakalırız bunca yıl sonra.
İyi ki sımsıkı tuttuklarımız, iyi ki güzel dostlarımız kalmış hayatımızda.
Benim hayatımda sıkıca tuttuğum dostlarımdan biri de Özcan Ünlü’dür.
Ordu’nun Gökömer Köyünde 1968 yılında dünyaya gelen Ünlü ile ilk tespit ettiğim ortak yanımız, ikimizin de köylü oluşumuzdur.
Köylülüğü ben, bir bakıma tabiatın kucağı gibi görenlerdenim.
Bitkiyi, meyveyi, ağacı, hayvanı, çiçeği, gülü çocukluğunda gören, bütün bunlara çocuk yaşında dokunan biri olmak, insanı diğer şehir çocuklarından ayırır.
Köy çocuğu toprakla koyun koyuna, elele, kucak kucağa vererek büyür.
Hatta eğer benim yaşlarımda biriyseniz anneniz sizi de bebekken topraktan kundağa sararak büyütmüştür.
Toprakla dostluğu küçük yaşlarda başlayan insanlar, yaratılanı yaratandan dolayı sevmesini erken yaşlarda fark ederler.
Kuşların şarkısı bebek mamasına karışan çocuklar büyüdüğünde;
“…Şu kuş, şu dizelerimi iğdiş eden küçük kuş/
Uç Selimiye semalarında/
Türküler götür çocukluğuma/
Mutluluk götür/
Şiirlerim senin içindir”.
Diyen Özcan Ünlü gibi seslenirler kuşlara.
Sadece kuşlara mı ?
Elbette hayır.
Bütün hayvanlarla dostluğu küçük yaşlarda başlayan insanlar, sevgiyi de erkenden fark edip, yaşayıp, becerebilirlerse aşk yolculuğuna da çıkabilirler.
Peki, Özcan Ünlü çıkabildi mi bu kutlu yolculuğa?
Bana kalırsa yıllardır bu kutlu yolda, coşkuyla, imanla, inatla........
© Haber7
