Barış mimarlığından soykırım sponsorluğuna: Trump’ın ağır çelişkileri
ABD Başkanı Donald Trump kendini “barışın mimarı” ve “savaşları bitiren başkan” diye sunuyor. “Altı savaşı durdurdum, Ukrayna’da barış sürecini hızlandırdım.” cümleleri onun siyasi repertuvarının en sık tekrarlanan nakaratı hâline geliyor. Ancak konu Gazze’ye gelince Trump’ın sahte “barış adamı” maskesi düşüyor, savaş ve şiddet karşıtı makyajı dökülüyor.
Trump, açlıktan iskelete dönen gül yüzlü çocukların her gün öldüğü, kadın ve masum sivillerin bombaların altında can verdiği ve kahraman bir halkın nefessiz bırakıldığı Gazze’de İsrail soykırımının en büyük sponsoru olarak öne çıkıyor.
Kana doymak bilmeyen İsrail Devlet Başkanı Benyamin Netanyahu’nun kadın, çocuk demeden Gazze’de acımasızca gerçekleştirdiği soykırımın, toprak gaspının ve karanlık işgal planlarının en güçlü destekçisi oluyor.
Trump, ilk döneminden beri Kudüs’ü İsrail’in “ebedi başkenti” ilan ederek, büyükelçiliği taşıyarak, Golan Tepeleri’nde İsrail egemenliğini onaylayarak, Batı Şeria’daki hukuksuz ilhaklara destek vererek ve “Yüzyılın Anlaşması” gibi tartışmalı adımlar atarak Filistin’i yok sayan ve kuşatan politikaları hayata geçirdi.
ABD yönetimlerinin 38 milyar dolarlık askeri yardımını takip eden ek paketler, gelişmiş savaş uçakları, füze savunma sistemleri ve mühimmat desteği, İsrail’in Gazze’de adım adım uyguladığı soykırım için sınırsız cephane sağladı.
Trump’ın sözde barış retoriğinin gölgesinde soykırım için verilen bu destekler, Gazze’de hukuksuzca sergilenen katliamların ve masum sivil kayıplarının, baskı ve işgal politikalarının önünü açan fiilî bir güç gösterisi olarak işledi.
Netanyahu’nun son olarak devreye aldığı Gazze’yi tamamen işgal planının en büyük dayanağı yine Trump ve kabinesinin yıllardır açtığı bu yol oldu.
Tüm bu politikalar, barış söyleminin yalnızca bir vitrin olduğunu ve çifte standardın kurumsallaştığını gösteriyor.
Soykırımcı İsrail, Amerikan yönetimlerinden sağladığı silahlarla Gazze’yi enkaza çevirdi. Aralıksız saldırılarında kullanılan 75 bin tonu aşkın envaiçeşit bombayla İkinci Dünya Savaşı’nda Dresden, Hamburg ve Londra’ya atılan tüm mühimmatın toplamını çoktan aştı. Üstelik bu miktar, Hiroşima’ya atılan atom bombasının yaklaşık altı katına denk geliyor.
ABD’nin Afganistan’a bir yılda attığı bombayı, İsrail Gazze’ye yalnızca bir haftada attı. Yüzölçümü başına düşen insan yoğunluğu bakımından dünyanın en yoğun nüfuslu, sınırlı bir bölgesinde gerçekleşen bu yıkım, binlerce çocuk ve kadının hayatını yok etti, milyonlarca sivili yerinden etti.
Düşen her bomba ve sağlanan her destek, Gazze’de insanlığın vicdanında kapanmaz yaralar açtı; şehir sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da enkaz hâline geldi.
İsrail soykırımıyla 62 binden fazla Filistinliyi hayattan koparırken, yarıdan fazlası çocuk ve kadınlardan oluşan bu ölümler modern çağın........
© Haber7
