Zümre-i Gümrâh
İlmek ilmek çözüldük. Önce fiziki coğrafyamız paralandı. Sonra medeniyet olarak tanımlanma vesilemiz olan bütün ruhumuz...
Her rüzgar bir yaprağımızı yoldu dallarımızdan...
Sarmaladığımız her belde akıp gitti kollarımızdan!
Düşene tekme vurmak adetinden kopmak istemeyen hem yâr hem ağyar tepindi üstümüzde...
Kaht-ı rical ile mankurt güruhu arasında tepetaklak oluverdik. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak caddelerinde mekik dokurken; ayaz vurmuş gök ekin gibi bilmem kaç defa soluverdik?
Küresel emperyalist senfoni orkestrasında icraya katılan zavallı bir tamburdan özge değil halimiz...
Hacı Arif Bey'in tambur ile Mozart besteleri çaldığını hayal etmek nasıl iç burkucuysa o misal...
Yer çekimine direnecek kanatlarımız alındı bizden...
Çare arkasını dönüp gitmese de; alıştık havlu atmış türküler söylemeye: Ne gelir elimizden? Bir vakitler abd-i aciz kavramını takva eseri dile dolarken, aciziyete gark olmuş yeis taburlarından müteşekkil bir kalabalık derekesine saplandık.
Sıtma sever ahalimiz için, ölümün gösterilmesi de gerekmez oldu.
Kampananın çalmasına lüzum bırakmadan,........
© Haber Vakti
