Fatih Camii avlusunda bir tuhfe-i şahane
Gün doğmadan yollara düştü. Rutin işlemeye başladı. Üç aktarmalı metro yolculuğu, okullar açılalı beri epey netameli hale gelmişti. Ayak basacak kadar bir boşlukta seyahat etmenin fevkinde geçiyordu zaman... Aksaray istasyonunda inmeye hamleden kalabalık, tıpkı bir sel suyunun alıp götürmesi gibi perona savurdu. Ne olduğunu anlayana kadar kapılar kapandı. Metro gitti.
Şuursuzca peronu baştan aşağı süzdü. Mana veremediğini saklamayan adımlarıyla yürüyen merdivene yöneldi. Yukarı çıktığında hafiften çiseleyen sonbahar yağmuru karşıladı. Güz yağmuruyla yıkanan hava güzel olmalıydı. Ama değildi. Egzoz ve balata karışımı bir koku genzini yaktı. Horhor yokuşuna doğru ilerledi. Yabancılaştığını düşündü şehre... Aidiyet duygusunu yokladı lakin yerinde değildi.
Ne kadar süre yürüdü bilinmez... Kendini Fatih Camii avlusunda buldu. Yorulmuş olmalı ki avludaki banklardan birine usulca ilişti. Haşmetli minareleri süzdü epeyce... Sonra boylu boyunca sıralanan çeşmelere takıldı gözü... "Kim bilir kimler kimler bu çeşmelerde abdest aldı?" diye........
© Haber Vakti
visit website