menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cebelî

10 0
yesterday

Torosların en batı ucuna dalıp giderken... Doğusundan, yorgun bir küheylan üzerinde; yanık, içli, mihnetsiz ve dargın türkülerle kolkola Karacaoğlan çıka geldi. Perçemine asılıp kalmış beyazlarla, güz kavruğu ayazlar sarmaş dolaş... Yitip giden zamana şerh düşer gibi... Sokuldu hayalin çiğit mavi gölgesine...

Bir maşrapa su içimi kadar kısa bir süre eyleştikten sonra... Sırtını yasladığı kayanın titremesine kıyamamış olacak ki doğruldu. Eğrilik yiğide yaraşmazmış. Cepkenindeki işlemeler öylesine keskindi ki...

Günün son ışıklarını adeta doğrarcasına kamaşıyordu. İşte tam o ân... Bulutlar sessiz sedasız ötelere aşıyordu.

Renkler, güz güzelliğinden feyz aldıkça mahiyetini şaştı. Karacaoğlan'ın gezdiği dağlarda üveyikler çığıldaştı. Yeşilden usanıp kahverengi libasına........

© Haber Vakti