“İSİMLERİN ŞARKISI” VE ÖLÜ SATICILARI
“Ölüleri soymakla ne bulacağını umuyorsun?”
“Para…”
“İsimlerin Şarkısı” Filminden…
“Ölüleri soymakla ne bulacağını umuyorsun?”
“Para…”
Bu diyalog, geçen hafta izlediğim “isimlerin Şarkısı” filminden…
İkinci Dünya Savaşı öncesi, gettolarda soykırıma uğrayan Yahudilerin parçalanan ailesini anlatan trajik bir film... Dönemi ve Yahudilerin uğradığı zulmü bir piyano sanatçısının gözünden anlatan bir yapım...
Çok etkileyici.
IRKA NEFRET İNSANLIK SUÇUDUR
Okuma alışkanlığına çok erken başladım.
O dönemde – hala bugüne kadar etkilendiğim – yazar ve eserlerle tanıştım.
Curzio Malaparte’nin Kaputt adlı eseri, Nazilerin neden olduğu savaşa nefretimi oluştururken, Yahudilere karşı güçlü bir sempati oluşturdu.
Polonya’ya olan sevgim ve Faşist İtalya’ya nefretim bundandır. Gelin görün ki, Curizio Malaparte, konsolosluk görevinde bulunan bir İtalyan’dır.
Ardından jerzy Kosinski ile tanıştım, Elias Canetti, Any Rand, ve daha onlarcası.
Peki ya Bob Dylan’a olan hayranlığım? O bambaşka bir duygusal rüzgar.
Bütün bunlar ‘ben’i oluşturuyordu. Yetinmedim, özellikle William L. Shirer’in bir araştırması olan Üç Ciltlik “Nazi İmparatorluğu’nun Doğuşu, Yükselişi ve Çöküsü” adlı kitabı neredeyse yuttum… Paragraf, paragraf… Satır… Satır…
Nazizm’e karşı nefretim, Yahudi ırkına karşı yakınlığım at başı gidiyordu.
Ve Son Aşamada “Tadeusz Borowski: “Böyle Buyurun Gaz’a Bayanlar Baylar…”
Bir ırka karşı nefretin trajik sonuçlarının, bir psikiyatr gözünden........
© Haber Gündemim
visit website