AHLAKİ DEĞERLERLE YETİŞEN ÇOCUK, TOPLUMUN VİCDANIDIR
Toplumların temel taşı ailedir; ailenin özü ise çocuktur.
Bir çocuğun nasıl yetiştirildiği, onun gelecekte nasıl bir birey olacağını ve dolayısıyla toplumda nasıl bir rol üstleneceğini belirler. İşte bu noktada, ahlaki değerlerle yetiştirilen bir çocuğun toplumda nasıl bir iz bıraktığını görmek, bize hem umut verir hem de sorumluluk yükler.
“Bu noktada velilerin bu kadar kolay değil, dediklerimizi yapmıyorlar.” dediğini duyar gibiyim. Ben her zaman savunduğum tezi yine söyleyeceğim.
“Hiçbir emek boşa gitmez; anlattıklarınız asla unutulmaz; hafızalarında mutlaka yer eder. Ve zamanı gelince, sizin haberiniz olmadan uygulamaya geçerler.”
Toplumda bu şekilde yetişmiş bir birey, bir öğretmense öğrencilerine sadece bilgi değil karakter kazandırır. Bir esnafsa ticaretin sadece kâr değil, güven meselesi olduğunu gösterir. Bir yönetici ise gücünü halka hizmet olarak görür, koltuğu değil sorumluluğu sahiplenir.
Ne yazık ki günümüzde bireysel çıkarların ön planda olduğu, empati yerine rekabetin yüceltildiği bir atmosferdeyiz.
Tam da bu yüzden, ahlaki değerlerle yetişmiş bireyler toplumda adeta bir denge unsuru olur. O değerleri alan birey sokakta yere düşen bir cüzdanı sahibine ulaştıran kişidir.
Onlar, arkadaşının acısına gözyaşı döken, bir yaşlının elinden tutan, kimse görmese de iyiliği tercih edenlerdir.
En en önemlisi kimse görmediği halde, kimseye yaranma amacı gütmeden, iyilik yapma isteği güden, bu güçlü maneviyata ulaşmış bireylerdir.
Sonuç olarak, bir çocuğa ahlaki değerleri öğretmek, sadece onu “iyi bir insan” yapmakla kalmaz; toplumun vicdanını besler, adaletin ve güvenin temellerini güçlendirir.
Unutmayalım, bir toplumun yarınlarını inşa edecek olan bugünün çocuklarıdır. O çocuklar neyle yoğrulursa, yarınlarımız da o kıvamda........
© Günışığı Gazetesi
