SAMİMİYET MASKESİNE KANARAK; SONSUZ ACIYA MAHKUM OLMAK
Bir gün bir yılan rahatça bir tavşan deliğine girdi.
Tavşanlar korku içinde duvarlara koştular. Daha önce hiç böyle bir misafir evlerine girmemişti. Ama yılan yumuşak ve sakin bir sesle konuştu:
“Benden korkmayın. Çok yalnızım. Hiç arkadaşım yok ve dost sıcaklığı istiyorum. Sizinle paylaşmak istediğim bazı eski bilgelikler taşıyorum.”
Tavşanlar birbirlerine ve yılana dikkatli bakışlar attılar ama ona bir şans vermeye karar verdiler. Onun hikayelerini ve efsanelerini dinlediler, büyüleyici sessiz fısıltısıyla büyülendiler.
Bir filozof gibi konuşuyordu...
Ta ki onlardan birini ısırıp ortadan kaybolana kadar.
Ertesi gece geri geldi
“Lütfen beni kovalamayın” diye yalvardı. “Biliyorsun ben bir yılanım. Isırmamak benim için zor. Ama deniyorum. Arkadaşlar birbirinin kusurlarını kabul etmeli değil mi?”
Tavşanlar tereddüt ettiler ama yine de onu içeri aldılar.
Yine tatlı sohbetler, hikayeler, tatlı sözler...
Ve yine keskin, ani bir ısırık.
Üçüncü gün sığınaklarını bir taşla mühürlediler.
Yılan etrafını sarmış, tıslıyor, yalvarıyor, fısıldıyor, değişmek için söz veriyor, son bir şans için yalvarıyordu.
Ama kimse kapıyı açmadı. (Alıntı)
İnsanın kalbi öyle narin bir yer ki, bazen bir tebessümle, bazen birkaç tatlı........
© Günışığı Gazetesi
