BAŞARININ SIRRI NEDİR: ZEKA MI, EYLEM Mİ?
Başarı, insanlık tarihi boyunca tartışılan, ve hayatın her alanında karşımıza çıkan bir kavramdır. Peki, başarının sırrı nedir? Genetik olarak sahip olduğumuz zeka mı, yoksa attığımız adımlar yani eylemlerimiz mi bizi başarıya götürür? Bu sorunun cevabı, belki de şu sözlerde saklıdır: "Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Dengede kalmak için hareket etmeye devam etmelisiniz."
Albert Einstein’a atfedilen bu söz, hayatın sürekli bir ilerleme ve denge içinde devam etmesi gerektiğini anlatır. Bisiklete binerken nasıl ki durduğumuzda dengemizi kaybediyorsak, hayatta da yerimizde sayarsak zorlanırız. Hedeflerimize ulaşmak, gelişmek ve ayakta kalmak için sürekli hareket etmeli, değişime ve öğrenmeye açık olmalıyız. Yani başarı ve huzur, durmak yerine adım atmaya devam etmekle mümkündür.
Zeka, elbette insanın öğrenme kapasitesini, analiz yeteneğini ve problemlere getirdiği çözümleri etkileyen önemli bir faktördür. Ancak sadece zeki olmak, başarıyı garantilemez. Hayatta büyük başarılara imza atan birçok insanın ortak özelliği, harekete geçme cesaretine ve disiplinli çalışma alışkanlığına sahip olmalarıdır. Çevremizde de yüksek IQ seviyesine sahip birçok insanın potansiyelini gerçekleştiremediğini, buna karşılık ortalama bir zekaya sahip ama azimle çalışan bireylerin büyük başarılara ulaştığını görebiliriz. Başarı için gerekli olan şey, düşünceleri pratiğe dökme, eyleme geçme ve devamlı bir çabayla ilerleme gücüdür.
Tarih boyunca büyük liderler, bilim insanları ve sanatçılar üzerinde yapılan gözlemler, zekadan daha önemli olanın irade ve çalışma disiplini olduğunu gösteriyor. Thomas Edison’un binlerce başarısız denemeden sonra ampulü icat etmesi, Leonardo da Vinci’nin günlüğüne not aldığı yüzlerce taslakla sürekli yeni şeyler denemesi ya da Steve Jobs’un yıllar süren geliştirme süreçleri, başarının yalnızca parlak bir zekaya değil, aynı zamanda ısrarlı bir çabaya bağlı olduğunu kanıtlıyor.
Bu noktada, Paulo Coelho’nun Simyacı romanındaki........
© Günışığı Gazetesi
