YEŞİL MASKEYLE KURULAN KÜRESEL KAFES
"Gelmiş Geçmiş En Büyük Dolandırıcılık"
Donald Trump geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada iklim değişikliği tartışmalarını “gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcılık” olarak nitelendirdi.
Sözleri, alışıldık Trump üslubu nedeniyle çoğu çevre tarafından hafife alındı.
Oysa “yeşil dönüşüm” adı altında dayatılan küresel politikaları yakından incelediğimizde, bu sözlerin ardında bir hakikat payı olduğunu görmek mümkün.
İklim değişikliği elbette inkâr edilemez bir gerçek.
Dünya ısınıyor, doğal denge bozuluyor, ekosistemler çöküyor.
Ancak sorun şurada: Çözüm gerçekten doğayı korumak için mi, yoksa küresel elitlerin yeni bir sömürü düzeni kurması için mi devreye sokuluyor?
2 Temmuz’da TBMM’de kabul edilen ve Resmi Gazete’de yayımlanan İklim Kanunu, Türkiye’nin bu küresel sürece dâhil olmasının resmi adımı oldu.
Yasa, ilk bakışta çevre dostu bir çerçeve çiziyor: sera gazı emisyonlarını azaltma, yeşil teknoloji yatırımları, sınırda karbon düzenlemeleri…
Fakat işin satır aralarına indiğinizde, tablo bambaşka bir hal alıyor.
Çiftçinin Tarlası, Çobanın Koyunu Kimin Kontrolünde Olacak?
Yeni yasa sadece sanayi sektörünü değil, tarımdan hayvancılığa kadar tüm alanları küresel kuralların boyunduruğu altına sokuyor.
Bugün “sıfır karbon politikası” diye sunulan düzenlemeler yarın köylünün elindeki ineğe, çiftçinin ektiği ata tohumuna, hatta balkonumuzdaki maydanoza kadar müdahale hakkı doğuracak.
Tarım ve hayvancılığı zaten güç bela ayakta duran bir ülkede, bu alanların küresel gıda tekellerine devri anlamına gelen hükümler dayatılıyor.
Yani köylü artık ürettiğini pazara değil, küresel sisteme uygun şekilde onay almadan satamayacak.
Bu tablo, “yapay et” ve “yapay protein” pazarlarının genişlemesi için doğal........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon