menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YENİDEN ANTAKYA

9 1
30.09.2025

Ben bilinçli olarak “Antakya” dedim başlıkta. Çünkü yerleşim yerlerinin geçmişe dair anlatacak / anlatılacak / anlatması gereken hikayeleri var. Şimdilerde artık o eski mekânları çepeçevre kuşatan yeni yerleşimlerin arasında adeta hapis kalmış, ancak meraklı ve ilgili gözlerin görebileceği alanlar kalmış geride. Antakya bu sebeple dile gelmeyi hak ediyor.

Bir zamanlar adı “Hatay” olarak bir başına cumhuriyeti de yaşamış o 2.300 yıllık Antakya’nın deprem sonrası hâlinin bir bölümüne denk düşen ve adı ironiktir “Kurtuluş” olan caddesini ve önünü, ardını oraları iyi bilen bir rehber Mişel’le gezdim.

Gezerken 1900’lü yılların başında Adana felaketi sonrası Adana şehrini gezen ZabelYesayan’ın Aras yayınlarında çıkan “Yıkıntılar Arasında” kitabını anımsadım.

Evet o eski kadim doku koca bir yıkıntı mezarlığına dönüşmüştü. Her yan, yer ayak bastığınızda içine gömülen beyaz toprak ve soluduğunuz hava, toz bulutu ile kaplı idi.

Şehir, altı ay öncesi ziyaretime göre sanki daha hareketli ve yoğun bir şantiye alanına dönüşmüştü de! Koca bir başıboşluk hemen göze çarpıyordu.

Tek kelime ile “yol” kavramı Antakya’nın gündeminde yok. Zaten şehir halkıyla konuştuğunuzda “bir yerden........

© Güneydoğu Ekspres