KAPİ KAPATMİŞ BİKE
Bizi motive etmek adına sürekli böyle sözler ederdi rahmetli.
Türkçe’yi çok sonraları öğrendim.
Bu iki dil yıllardır kendi aralarında hiç kavgaya tutuşmadan, birbirinin alanını işgal etmeden, birbirini yok saymadan, birbirine “bilinmeyen dil” muamelesi yapmadan yaşayıp duruyorlar.
Karşılıklı genel bir kabul ve saygı var aralarında.
Ben buna şahidim.
Hayatımda bulunan iki dil de, dilin önem ve gerekliliğinin farkında olarak hareket ediyorlar.
Nitekim insanların kendi sosyal hayatlarını idame etmeleri için gerekli olan olguların başında dil gelmektedir.
Dile, sadece insanların birbirleriyle ilişki ve iletişim geliştirmeleri için gerekli olan bir araç olarak bakarsak eksik kalır.
Yani dil, bir halkın varlığını sürdürebilmesinin ilk basamaklarındandır.
Kullanılmayan dil, mensubu olduğu halkın varlığının da gittikçe sona ermesine neden oluyor.
Her bireyin, doğup büyüdüğü ortamdan kaynaklı bir ‘anadili’ vardır. Ve bu dili konuşup kullanması kişinin anasının ak sütü kadar helaldir.
Bu hakkın kullanılmasının önüne engel olmak ne kadar ‘hak ve adalet’ karşıtı bir durum ise, dilinin kullanılması için çaba içinde olmamak da o kadar kötüdür.
Günümüzde küreselleşme, asimilasyon politikaları ve resmi dillerin dominant yaklaşımları nedeniyle birçok dil yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.
Yok olmakla yüz yüze kalan dilleri koruma amacıyla her yıl 21 Şubat’ta Dünya Anadil Günü olarak kutlanır.
Bana çok çekici gelmiyor böylesi günler. Yani kendi anadilini korumak ve kullanmak maksatlı bir çaba içinde olmadan, neredeyse sadece yılın bir günü bunu hatırlamak çok adilce gelmiyor bana.
Dili, yürekten sevmek ve beyinde korumak gerek.
........
© Güneydoğu Ekspres
