menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

VAN BÜYÜKŞEHİR Mİ OLDU YOKSA BÜYÜK BİR KÖY MÜ?

15 8
previous day

Nüfusu 90 binleri zor bulurdu. Herkes birbirini tanır, mahallenin çocuğu bütün mahallenin evladı sayılırdı. Komşuluklar sadece selamla sınırlı değil, yeri geldiğinde lokmayla, acıyla, sevinçle paylaşılan bağlardı.

O zamanlar Van, toprak evlerin şehriydi. Tek katlısı da vardı, iki katlısı da… Bazı yerlerde üç kata kadar çıkanlar bile görülürdü. Ama ne olursa olsun hepsinin bir ruhu vardı. Bahçeli evlerdi onlar; küçük ya da büyük fark etmez, mutlaka bir bahçesi olurdu. O bahçelerde gül, akasya, leylak ve iğde kokuları birbirine karışır; sabahları okula giderken bu kokular eşlik ederdi bize.

Ben Hüsrev Paşa İlkokulu’na giderdim. Yolum Perihanoğulları’nın bahçesinin yanından geçerdi. Toprak duvarlarının ardından iğde ağaçlarının kokusu sızardı burnuma. Bahçelerdeki o mis gibi doğal hayatla birlikte biz de büyürdük. Şehrin her yanından geçen sulama kanalları, yani kehrizler, hem bahçeleri beslerdi hem de bize serin bir içme suyu sunardı. Van bir su şehriydi adeta. Doya doya içer, ellerimizi yüzümüzü yıkardık o berrak kehrizlerde.

Şehir büyümemişti henüz. Merkez sınırlıydı. Apartman çok nadirdi. Çoğu ev topraktandı ve insanlar toprakla, doğayla iç içe yaşardı. Ramazanlar başka güzel olurdu. Komşular arasında yemek alışverişi, dayanışma, zarif bir incelikle yapılırdı. Kimse kimseyi incitmez, ihtiyacı olan utanmasın diye yardımlar gizlice yapılırdı. Esnaf yangın gibi afetlerde zarar gördüğünde komşu esnaflar el birliğiyle yardım eder, dükkânı tekrar ayağa kaldırdı.

Ama 90’lı yıllardan sonra Van değişmeye başladı. Çatışmalı........

© Güneydoğu Ekspres