TEKNİK DİREKTÖR KIYIMI VE TÜRK FUTBOLUNUN KISIR DÖNGÜSÜ…
Mourinho'nun gelişine bakıldığında manzara bambaşkaydı. Havalimanında on binlerce taraftar, meşaleler, tezahüratlar, büyük bir coşku… Adeta bir şampiyonluk kutlaması gibiydi. Ancak gidişi ise tam tersine, sessiz ve yalnız oldu. Hiçbir uğurlama, hiçbir destek, hiçbir kalabalık yoktu. Bu tablo aslında Türk futbolunun en net özetidir; gelirken cafcaflı karşılanan hocalar, giderken sessizce uğurlanır.
Beşiktaş cephesinde ise tablo farklı görünse de sonuç aynı oldu. Futbolcuları protesto eden taraftarlar, faturayı hocaya kesti ve vanBronckhorst’un görevi kısa sürede sona erdi.
Peki, ligin daha 4’ncü haftasında yaşanan bu ‘teknik direktör kıyımı’ bize ne anlatıyor?
1. Türk Futbolunun Kronik Sorunu: İstikrarsızlık
Türkiye’de teknik direktörlük adeta bir ‘risk mesleği.’ Avrupa’nın köklü kulüplerine baktığımızda, yıllarca aynı hocayla çalışan, projelere zaman tanıyan bir kültür görüyoruz. Örneğin Arsenal'in efsane hocası ArseneWenger, 22 yıl boyunca kulübün başında kaldı. AlexFerguson, Manchester United'i 27 yıl yönetti. Bu uzun soluklu birliktelikler, sadece saha sonuçlarıyla değil, kulüp kültürünü inşa etmekle de ilgilidir.
Türkiye'de ise tablo tam tersi. Ortalama bir teknik direktörün görev süresi 6-8 ayı geçmiyor. 4’ncü haftada hoca göndermek, aslında sabırsızlığın ve günübirlik düşünmenin en açık göstergesi.
2. Yabancı mı Yerli mi? Bitmeyen Tartışma
Türk futbolunda teknik direktör konusunda yıllardır bitmeyen bir tartışma var: Yabancı hoca mı, yerli hoca mı?
Yabancı teknik adamlar genellikle büyük umutlarla, yüksek maaşlarla geliyor. Ancak sözleşmelerine koydukları yüklü tazminatlar, kulüpler için büyük bir yük haline geliyor. Mourinho örneği bunun en güncel kanıtı. Başarısız olunduğunda hocayı göndermek kolay olmuyor; çünkü milyonlarca Euro boşa akıyor.
Yerli........
© Güneydoğu Ekspres
