Elde Var Hüzün...
Nedense kadın cinayetleri gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine şöyle düşüyor; “Boşanma arifesinde olan öfkeli koca karısını bıçakladı.” “Mesajlaşan karısına sinirlenen erkek çocuklarının gözü önünde karısını öldürdü.” “Eşiyle barışmalarını istemeyen damat, kayınpeder ve kayınvalidesine silah çekti.” vb. Satır aralarına hakim olan duygu ya da verilmek istenen mesaj nedir? Kadının suçlu olduğu, altyapıyı hazırladığı, erkeğin sinirlerine hakim olamayıp tetiğe sarılmak zorunda kaldığı mı? Kısaca bunun adı kadına şiddet mi? Yoksa özünde var olan şiddetin kadına yönelik hali mi? Sorularla sürdürelim?
Duygusal isyanlarımızı görmek yerine kadınları dövüp, öldürüp, yaşamdan koparmak neden tercih ediliyor? Kadın sorunlarına cesur ve samimi yaklaşanların sayısı neden artmıyor? Derdimizi anlayan ve anlatan kalemlerin oranı neden hep aynı kalıyor? Yine dayanışmanın özellikle de kadınlararası dayanışmanın sorunların aşılmasındaki önemine inananların sayısında neden istenen-beklenen artış görülmüyor?
Cinsiyet eşitsizliği, mahalle baskısı, ataerkil söylem, geleneksel kodlarla daha doğmadan çizilen kaderlerimizle, sıkıştırılan hayallerimizle neden yalnız bırakılıyoruz? Neden kadın sorununun akılla, ahlaki ve vicdani yaklaşımla çözüleceği gerçeği kabul görmüyor?
Toplantılarda ne çok giden var aramızdan ve ne çok gittiniz dedik…
Neler mi konuştuk? Tarihin ve takvimin yaprakları arasında yer alarak, ailesinin, yakınlarının, dostlarının yüreğine köz salarak, evlatlarını boynu bükük bırakarak, kör bir kurşunla, pek çok bıçak darbesiyle, olmadı zehirlenerek, yine olmadı, camdan atılarak ölüp giden kadınları konuştuk…
Onları ve acımasız yazgılarını kısa........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d
Gina Simmons Schneider Ph.d