Antalya Günlüğü: Festivale kalpten bir bakış
“Gördüğümüz her şey kalpten” diyerek bu yılın mottosuyla yola çıktım ve Antalya’da 62 yıldır süren film festivalinin heyecanına ortak olmak için yine oradaydım. Festivali kaç yıldır takip ettiğimi tam olarak hatırlamasam da çok uzun yıllardır diyebilirim. Kaç film, kaç hikâye, kaç yayın, kaç röportaj diye saysam hatırlamakta güçlük çekebilirim. Ama her gidişimde farklı anılar canlanıyor gözümde ve ister istemez duygulanıyorum.
Bu yıl da festivale katıldım ve Ulusal Yarışma seçkisindeki yakalayabildiğim filmleri izledim; araya da Kısa Film seçkisini sıkıştırabildim. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 24 Ekim - 2 Kasım tarihleri arasında gerçekleşti. Festivalin ilk dört günlük diliminde yerimi aldım. Filmler izledim, Gazete Pencere için röportajlar yaptım; YouTube kanalım için de ayrıca film ekipleriyle çekimler yapma şansım oldu. Her filmin ardından düşüncelere daldım, ilk izlenimleri aldım ve film ekipleriyle uzun sohbetler etme fırsatım oldu.
Festival bu yıl basını tam zamanlı olarak ağırlayamadığı için Ulusal Yarışma filmlerinin hepsini izleme şansım olmadı. Çekimlerim olduğu için festivale zaten tam zamanlı katılmazdım. Ancak geçtiğimiz yıllarda tam zamanlı olarak katılabildiğimiz festival, bu yıl ekonomik gerekçelerle basın mensuplarını tam zamanlı olarak ağırlayamadı. Bu, festivalde ilk kez görülen bir durumdu.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da film ekiplerinden ayrı otellerde konakladık. Yine gösterimlere uzak bir oteldeydik; bu durum da filmin heyecanıyla film yaratıcılarıyla buluşmayı güçleştirdi. Tabii ki bu uzaklığı yakın etme tecrübesi olan ben, bu sorunu kendi imkânlarımla çözebildim ama güçlük çektiğimi söyleyebilirim.
Festivalin en heyecanlı yerinde, ödül gecesine bir gün kala döndüm ve ödüller hangi filmlere gidecek, kimler alacak, çok merak ediyorum.
Bu yıl jüri başkanlığı görevini Ömer Vargı’nın üstlendiği yarışmanın jüri üyeleri; Aydın Sarıoğlu, Beren Saat, Engin Alkan, Mircan Kaya, Sevin Okyay ve Zeynep Koloğlu’ndan oluştu. 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda bu yıl 12 film yer aldı.
Altın Portakal’da filmler; En İyi Film, Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü, Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü, En İyi Yönetmen, Cahide Sonku Ödülü, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Müzik, En İyi Kurgu, En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında yarıştı.
Ulusal seçkilerde tüm filmler Türkiye’de ilk kez Altın Portakal’da sinemaseverlerle buluştu. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda 12 film Altın Portakal için yarıştı. Ödüller siz bu yazımı okurken verilmiş olacak.
Altın Portakal Perdesinde: Filmler, Hikâyeler ve İzlenimler
Antalya sokaklarında sinemanın nefesi hissedilirken, festival salonlarında da birbirinden farklı dünyalarla buluştuk. Her biri başka bir hikâyeyi, başka bir duyguyu taşıyan filmler, bu yıl da hayatın tüm renklerini beyazperdeye yansıttı. Kimi nefesimizi tuttuğumuz, kimi içimizi burkan, kimi umutla dolu anlar yaşattı. Aşağıda, bu yılın Ulusal Uzun Metraj Yarışması seçkisinden izleme fırsatı bulduğum filmler üzerine izlenimlerimi ve düşüncelerimi paylaşıyorum.
SAHİBİNDEN RAHMET
Ulusal Uzun Metraj seçkileri arasında ilk izlediğim, festivale gidiş zamanımdan dolayı yakalayamayacağım ancak röportaj yapacağım için linkten izlediğim film Sahibinden Rahmet oldu. Festivale zaman açısından erken gitme sebebim de bu filmdi. Ancak filmin başrol oyuncusu Cem Yiğit Üzümoğlu son anda röportaj veremeyeceğini ekibe bildirdi. Açıkçası kendisinden beklemediğim bir davranıştı bu.
Neyse, biz gelelim filme… Film “Gerçek bir hikâyeden esinlenilmiştir.” notuyla başlıyor. Gökyüzünden köye taşlar düşüyor ve bu değerli taşlar, başta İrfan karakteri olmak üzere herkesin hayatını değiştiriyor. Taşlara paha biçildikçe umutlar da o derece yükseliyor. Film eli yüzü düzgün, oyunculukları iyi ve anlattığı mesele açısından güncel bir hikâye.
“Umut fakirin ekmeği” sözü tam karşılığını buluyor diyebilirim. İnsan istedikçe daha çok istiyor ve elindekileri de zamanla kaybediyor; kendini bile… Filmin dezavantajı ise, festival takip edenlerin aklına gelen Hakkı filmi. Çünkü aynı meselenin bir başka versiyonunu o filmde izlemiştik ve ister istemez Sahibinden Rahmet bize Hakkı’yı hatırlatıyor. Cem Yiğit Üzümoğlu, Aslı İnandık ve Ozan Çelik ödül için değerlendirilecek göze çarpan isimler arasında.
KESİLMİŞ BİR AĞAÇ GİBİ
Yönetmen Tunç Davut, filmin konusuna bir haberde rastladığını belirtiyor ve senaryoyu çalışırken göçmenlere ve toplumsal yapıya bakma ihtiyacı hissettiğini vurguluyor. Yaşlı bir adamın vicdani hesaplaşması Suriyeli mülteciler üzerinden verilmeye çalışılıyor ancak film bu açıdan eksik kalıyor.
İyi bir adamın mültecilere yuva olmaya çalışmasını oğlu ve kızı üzerinden izlemeye çalışıyoruz; ancak film, anlatmak istediği meseleyi bir türlü vurucu şekilde veremiyor. Filmi izleyince, filmin adı gibi kalıyorsunuz: kesilmiş bir ağaç gibi. Bir türlü kendini yenileyemiyor; orada bir hikâye var ama kesik kesik gidiyor. Bu filmde benim için en güzel şey, oyunculuğunu........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon