Futbol
“Futbol sadece futbol değildir” sözünün en çok doğruluk kazandığı topraklardan birinin üzerinde yaşıyoruz.
Futbolun tarihi boyunca toplumu siyasi amaçlarla dizayn etmek için bir araç olarak kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Totaliter Salazar rejiminin yaklaşık 40 yıl boyunca Portekiz’i yönetmek için dayandığı meşhur 3 F’den biri olan futbol bu yönüyle hepimizin hafızalarına kazınmıştır.
Ülkemizdeki futbol ve siyaset ilişkisini daha yakından kavramak için yalnızca iki spor kulübünün - Amedspor ve Bursaspor - ve taraftarlarının yakın dönem tarihlerini incelemek, Futbol Federasyonu’nun bu kulüplere yönelik tutumunu değerlendirmek yeterlidir.
Futbolun mevcut düzenle ilişkisi yalnızca siyasetle sınırlı değildir; bundan daha geniş bir çerçevede, futbol toplumsal ideolojiyi yeniden üretme işlevini görmektedir. Günümüzde eğlence endüstrisinin en güçlü aktörlerinden biri haline gelen futbol, erkek egemen ideolojinin yeniden üretildiği en belirgin alanlardan biri konumundadır.
Futbol, geleneksel erkeklik kodlarının belirginleştiği ve hegemonik erkeklik hallerinin yeniden üretildiği bir arenadır. Futbol aracılığıyla fiziksel güç, rekabet, hırs, mücadele, cesaret ve dayanıklılık gibi kavramlar “ideal erkeklik” normları olarak topluma sunulmaktadır.
Futbol dünyasının söylemleri kadınları, kadınlığı ve LGBTİ bireyleri zayıflık, yetersizlik, iktidar yoksunluğu gibi kavramlarla ilişkilendirir. Bu yaklaşım, erkekliği gücün ve başarının taşıyıcısı olarak konumlandırır ve toplumsal hiyerarşinin normlarını yeniden üretir.
Futbolun siyaset ve erkek egemen ideolojiyle kesiştiği en çarpıcı örneklerden birine geçtiğimiz hafta şahit olduk. Sivassporlu sporcuların........
© Gazete Pencere
