Kayıplarımızın Ardından
Zor bir haftayı geride bırakıyoruz, iki önemli kayıp yaşadık. Biri enstrümanıyla bir ömür süren, kemanından yayılan melodilerle ruhumuzu zenginleştiren keman virtüözü Ayla Erduran’ın kaybı diğeri ise edebiyatımızın en zarif, duygu yüklü kalemlerinden, benim için “çiçeklerin efendisi” Selim İleri’nin apansız gidişi…
Her iki ismi aynı hafta içinde uğurlamanın zorluğu ve ölümün ardından yazmanın ağırlığı fakat sorumluluğunu unutmadan bu yazıyı kaleme almak istedim. Uzun zamandır kütüphanemde sakladığım, fırsatını bulup okuyamadığım, beni bekleyen kitaplardan biri Evin İlyasoğlu’nun kaleme aldığı Ayla’yı Dinler misiniz? isimli çalışmaydı. Ayla Erduran’ı 2017 yılının soğuk bir kasım günü Caddebostan’da özel bir okulun düzenlediği konserde dinlemiştim. Erduran’ın kemanıyla nasıl bütünleştiğine tanık olmuş, sıcacık gülümsemesi ve tevazuuyla anlattığı yaşamı içimizi ısıtmıştı. Konser sonrası kuliste heyecanla yanına gidip İlyasoğlu’nun kitabını imzalatma ve sohbet etme fırsatım olmuştu.
“KEMAN BEDENİMİN BİR PARÇASIYDI”
Ayla Erduran 1930’lu yılların Türkiye’sinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Fransa, ABD ve Rusya’da en önemli hocalardan dersler almış, dünyanın önemli sahnelerinde ünlü şeflerle konserler vermiş bir müzisyen.
Atatürk Kültür Merkezi’nde Erduran için düzenlenen törende İlber Ortaylı konuşması sırasında Erduran’ın babası Doktor Behçet Sabit Erduran’ı andı. Sabit Erduran İstanbul Tıp Fakültesi’nde Üroloji Kürsüsü ’nü kuran ve dünyada ünlü bir cerrahın yaptığı ameliyatı Türkiye’de ilk kez yapan doktor olarak tarihe geçmiş bir isim. Balkan Savaşı’na katılmış, hizmetlerinden ötürü madalya almış. Daha sonra Çanakkale Savaşı’nda da doktor olarak görev almış. Kitapta Erduran babasının Samsun’u tifodan kurtardığını anlatıyor ve ekliyor: Atatürk bu nedenle kendisine kalpaklı bir fotoğrafını imzalayıp vermiş, resmin üstünde eski Türkçe yazı ile teşekkürlerini dile getirmişti. Babasına ilişkin bir önemli ayrıntı da 1942’de İstanbul’a gelen Struma gemisiyle ilgili. “Neredeyse iki buçuk ay bu gemideki yolcular indirilmedi, karantinada tutuldular. Babam ve Cemil Amcam gazete haberlerini okuyup yorum yapıyorlardı, İngilizlere kızıyorlardı. Struma’da gebe bir kadın doğurmak üzereymiş. Babam nasıl olduysa devreye girdi ve onu gemiden çıkarttırıp çocuğunun İstanbul’da doğmasını sağladı. Hemen ertesi gün Karadeniz’e gönderilen geminin birkaç saat sonra Rus denizaltısı tarafından torpillendiği haberi gelmişti. Kadıncağızın ve bebeğinin kurtulması babamın kıvancı oldu. Ben yıllarca bu olayı unutamamıştım.”
Ayla Erduran’ın yaşamında babasının katkısı hiç şüphesiz büyük ancak Evin İlyasoğlu’nun kitabından öğrendiğim ve beni etkileyen en önemli bilgilerden biri annesi Kadriye Hanım’ın Ayla’nın yaşamındaki tesiri. Bu öyle bir etki ki anne kızının müziğe olan ilgisini çok küçük yaşlarda fark ediyor ve onun adeta çocukluğunu yaşamaması pahasına bir eğitim almasını sağlıyor. Bu disiplinli eğitim ülke sınırlarını da aşıyor, en iyi hocalar, farklı teknikler........
© Gazete Pencere
