menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bağımsızlık mücadelesi veren bir halkın hikâyesi: “Asırda Onlar Yendi, Onlar Yenildi”

17 1
08.06.2025

“Harami var diye korku verirler. Benim ipek yüklü kervanım mı var.” Karacaoğlan’dan bir alıntıyla başlıyor Ahmet Büke ‘Kırmızı Buğday’a. Sonra okuru öyle bir hikâyenin içine sokuyor ki tarihle edebiyatın birlikte harmanlandığı, menkıbelerle bezeli, toprak düzeni ve bölüşüm savaşıyla Milli Mücadele’nin sınıfsallığını, emperyal güçlerle savaşırken içerideki düzenin hakimi olanların işbirlikçiliğini okuyoruz.

Kitabı üzerine konuştuğumuz Ahmet Büke’ye hangi çalışmalardan yararlandığını sorduğumda Osmanlı toprak düzeni, Batı Anadolu toprak mülkiyeti, Cihan Harbi, Çanakkale cephesi, Millî Mücadele genel tarihi ve Batı Anadolu cephesi, ayrıca 20. yüzyıl başları İzmir şehriyle ilgili makale ve tezleri okuduğunu, hatıratlardan ve harp ceridelerinden faydalandığını söyledi. Yaklaşık dört yıl kitabı üzerine çalışan Büke bu konularda çalışmış uzman ve akademisyenlerden bir iletişim ağı kurduğunu, onlara ilgili bölümleri okuttuğunu, eleştirilerini ve katkılarını değerlendirdiğini belirtiyor. “Eğer bir gün vaktim olur ve elim değerse romanın kaynakçasını çıkartacağım” diyen Ahmet Büke’yle Kırmızı Buğday’ın hikâyesini konuştuk.

Kitabınızda başta toprak düzenini ve ağalığı işliyorsunuz. Kitabın kapağında Mustafa Kemal’i andıran bir silueti at sırtında buğday tarlasında görüyoruz. Milli Kurtuluş’a giden süreci okuyoruz ancak anlatılan tek başına Mustafa Kemal’in başarısı değil. Asıl geride nasıl bir mücadele verildiği, iktidarı ellerinde bulunduran toprak sahiplerinin düşmanla nasıl iş birliği yaptığı ve değişen dengeler karşısında işbirlikçilerinin nasıl dönüştüğünü ve halka ne olduğunu okuyoruz. Bu romanı yazarken temel meseleniz neydi?

Kapaktaki Mustafa Kemal değil aslında. Yirmili yaşlarında genç bir adam fiziğiyle Kuvvacı. Muhtemelen Arap Ali. Bu metin bir yönüyle Millî Mücadelenin de hikâyesi yani bizim hikâyemiz. Ama bugüne de bu dönemler daha çok münevverlerin, siyaset insanların, zabitlerin gözünden anlatıldı. Ben hikâyeyi asıl sahiplerine teslim ederek tarlada ırgat, cephenin en ön hattında piyade olan baldırı çıplak köylünün, reayanın, ırgatın ve beyin tütün tarlasını çapalayan ama içecek tütünü bile olmayan hizmetkârın nazarından ve tarafından anlatmaya çalıştım. Zira “Asırda onlar yendi, onlar yenildi!”

“SINIF MÜCADELESİ DURMUYOR”

Karacaoğlan’dan bir sözle kitabınıza başlıyorsunuz. “Harami var diye korku verirler. Benim ipek yüklü kervanım mı var”. İpek yüklü kervanı olmayanlar mı mücadele verenler? Her devirde ipek yüklüler neden değişmez?

Çünkü tarihin sonuna henüz gelmedik! Tarih devam ediyor. Yani sınıf mücadelesi belki kimi zaman sakinliyor, geriliyor ama durmuyor.

“ÇALIŞANLARA VERİLEN MARKET FİŞLERİ, YEMEK KARTLARI BUGÜNÜN AĞA PULLARIDIR”

Köylülerin tamamı borçlu. Hatta geleceğe borçlular. “Borçlanmak ve borçluluk Kayalıoğlu mülkünün genel biçimiydi” diye yazıyorsunuz. Kayalıoğlu mülkünün varisi Adnan Bey İngiliz işbirlikçilerinden esinle kendi parasını oluşturuyor. Arazisinde çalışana bunu veriyor. Gerçek paraya da değerinden düşürerek bozuyor. Bu, kurulan düzeni anlatmak için sizin roman kurgusu içinde geliştirdiğiniz bir şey mi yoksa okumalarınız sonucunda buna dair örnekler karşınıza çıktı mı?

Adnan Bey’in getirdiği çözüm onun bulduğu bir yöntem değil. Aslında 19. yüzyıl ve hatta kısmen 20. yüzyılın ilk yarısında görülen, Marks ve Engels’in de çalışmalarında bahsettiği “truck money” denilen kavram. Emeğin ücret karşılığının nakdi olarak değil de kısmen ya da tamamen ayni olarak dönemsel veya daimi şekilde ödenmesi. Batı’da ve hatta Amerika’da özellikle maden, demiryolu, tarımsal üretim alanlarında sık kullanılmış; zamanla sendikal mücadelenin odağına yerleşmiş, hatta bununla ilgili işçi sınıfı direnişlerinde kan dökülmesine sebep olmuş bir uygulama. Bizde de kullanılmış. Özellikle 1960’lı yıllara kadar madencilikte sürmüş. Aslında bugün de izlerini sürebiliriz. Çalışanlara verilen market fişleri, yemek kartları bugünün ağa pullarıdır.

“KURTULUŞ SAVAŞI EMPERYALİST........

© Gazete Pencere