“Sorunu Biliyoruz Eyleme Geçmiyoruz”
‘İçimizdeki Şeytan’ oyununun yönetmeni Onur Erbilen, “Hepimiz yaşadığımız çevreden, sistemden, yöneticilerden şikayetçiyiz ama aynı hayatı yaşamaya devam ediyoruz. Tıpkı romandaki Ömer gibi. Sorunu biliyoruz ama eyleme geçmiyoruz” dedi.
Dingin bir kış akşamında iki tiyatro sevdalısı Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan romanından tiyatroya uyarlanan oyununu izlemek üzere Kadıköy Eğitim Sahnesi’nin yolunu tuttuk. Politik tartışmaların, sözde aydınların, kapana kıstırılmış bireylerin anlatıldığı romanın oyuna çevrilmesinin pek kolay olmadığının farkındaydım. Kalabalık bir seyirci grubu Sabahattin Ali’nin eseriyle buluşmak üzere salona girdik.
Metni tiyatroya uyarlayan ve oyunun yönetmenliğini de yapan Onur Erbilen, tüm hikâyeyi kitapta sürekli içindeki şeytanı sorgulayan Ömer’in gözünden anlatmayı tercih etmiş. Oysa her devrin adamı Nihat, her şeyi bilen adam Profesör Hikmet, bir kasabada müzik öğretmenliği yapan Bedri, konservatuarda okumak üzere teyzesinin yanına giden Macide, çıkarcı teyze ve eniştesi, birbiriyle atışan edebiyatçılar… Tüm bu kalabalık yerine sahnede tek kişilik dev bir kadro izliyoruz. Lütfi Can Bulut oyunun başından sonuna kadar metin ağırlıklı bir tekstle, Sabahattin Ali’nin incelikle işlediği sözcükleriyle buluşturuyor seyirciyi. Hem oyunu izleyip hem de romanı okuyanlar Sabahattin Ali’nin içimizdeki şeytanla ne anlatmak istediğini daha iyi anlayabilir. Metnin hâlâ güncelliğini koruması ise bir Türkiye gerçeği. Oyunla ilgili merak ettiklerimizi Onur Erbilen’e sorduk.
Sabahattin Ali’nin ‘İçimizdeki Şeytan’ romanını tiyatroya uyarlamaya nasıl karar verdiniz?
Günümüze çok şey söylemesi, daha önce hiç sahnelenmemiş olması ve tabi ki Sabahattin Ali’nin eseri olması İçimizdeki Şeytan’ı tiyatroya uyarlamam için başlıca nedenler arasındaydı. Bir oyun yazarı – yönetmen olarak günümüz seyircisini kendisiyle yüzleştirerek arınma sağlamasına imkân tanıyacak konular arıyorum. Bu bakımdan ‘İçimizdeki Şeytan’ tam da günümüz seyircisini kendisiyle yüzleştirerek arzular ve ihtiraslardan arınmasına yardımcı olabilecek bir eser.
“BUNDAN TİYATRO OLMAZ!”
Tek kişilik bir oyun izliyoruz. Ancak kitapta pek çok karakter var. Sabahattin Ali’nin romanda anlatmak istediklerini tek bir karakterle anlatmak zor olmadı mı?
Buna uzun yıllar kafa yordum. Romanı elime defalarca alıp “bundan tiyatro olmaz!” deyip tekrar bıraktım. ‘İçimizdeki Şeytan’ hem düşünsel hem edebi yönden çok zengin ve derinlikli bir eser. Bir yandan toplumsal gerçekçilik, bir yanda dönemin ‘aydın entelektüel’ eleştirisi, diğer yanda bireyin kendini sorgulama ve var etme çabası ve en önemlisi de tutkulu bir aşk… Geri planda ise tüm ihtişamıyla İstanbul ve dönemin sosyal hayatı öylesine muazzam betimlenmiş ki gerçekten kusursuz ve tüm bunları sahneye aktarmak isteyince korkutucu. Bir romanı, üstelik böylesine çok bilinen bir romanı sahneye aktarırken iki şeyi hiç unutmamak gerekiyor. Birincisi yazarın sözünün kaybolmaması, diğeri ise okuyucunun okurken aldığı hazzı sahnede arayacak olması. Bunlar olmazsa oyun izleyicide büyük bir hayal kırıklığı yaratabilir. Kitabı okuyarak gelmiş olan seyircinin hayal kırıklığına uğramaması için, okurken zihninin yarattığı dünyaya, koştuğu düşüncelere ve aldığı hazza ulaşmasını sağlamak gerekiyor. İşte bunu nasıl yaparım sorusunun cevabını çok aradım ve sonunda Ömer karakteri ile bunu başarabileceğime ikna oldum ve anlatıyı tamamen Ömer karakteri üzerinden yaptım.
Kitaptaki ana karakter Ömer sürekli içindeki şeytandan söz ediyor. Hata üstüne hata yapan, ancak farkında olarak bunu yapan biri Ömer. Adeta bir eylemsizlik hali içinde. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ömer duyarlı, hayatı ve etrafını sorgulamasını........
© Gazete Pencere
