menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tek çare CHP mi?

26 0
02.07.2025

CHP tarihine baktığımızda; Ecevit’in, 1970’lerdeki münferit yükselişi haricinde meclis aritmetiğine yansıyan bir başarıdan söz edemeyiz. CHP, Türkiye sağı için daima kolay lokma oldu. Türkiye sağı dediğimizde doğal olarak karşısında bir sol olması beklenir. İsmet İnönü’nün “ortanın solu” çıkışı ve sonrasında Ecevit’in halkçılık söylemi ile sosyal demokrasiye evrilen CHP, tedricen kendisini solda konumlandırdı. Tabii bu solda konumlanma hâlinin eyleme dönüşen bir yanı olamadı. Özellikle de halkçılık ilkesi, söylemden öteye gidemedi ve toplumla bir bağ kurulamadı. Türkiye sağı son dönem dışında her dönemde topluma daha yakın oldu. İdris Küçükömer’in, “Türkiye’de sol sağdır, sağ soldur.” tespitinin temelinde de bu realite yatar.

CHP sol anlayışını laisizm&sekülerizm çerçevesine sıkıştırdı. Bir modernizasyon projesi olan bu politikasını doğru bir iletişimle anlatmaya gerek de duymadı. Zira kurucu iradenin gücünü arkasında hissetti ve rıza değil dayatma siyaseti gütmeyi uygun gördü. Son yıllara kadar bedenen olmasa da fikren iktidarda idi. Yani bürokratik vesayet ile CHP’nin parti politikası daima paralellik arz etti. CHP nezdinde devletin manevi şahsiyeti, toplumsal değerler başta olmak üzere her şeyin üstündeydi. Bu da partiyle toplum arasına aşılması zor engeller koydu.

Tarihi bir leke olan ve üç siyasetçinin idamıyla sonuçlanan 27 Mayıs darbesinde CHP önce zımnen sonra da alenen taraf oldu. Arkasından gelen “eşitlikçi anayasa” falan toplum genelinin umurunda değildi, halkın derdi........

© Gazete Pencere