menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emilia Pérez hakkında konuşmamız gerek

12 0
18.01.2025

Bu hafta yazımı her zamankinden biraz daha farklı bir şekilde kaleme alıyorum. Bunun sebebi de Emilia Pérez adında bir film. Fransız yönetmen Jacques Audiard imzalı yapım, Altın Küre ödüllerinde “En iyi film” ödülünü alsa da, son zamanların en çok tartışılan yapımlarından biri oldu. Neden mi? Pek çok sebebi var.

Emilia Pérez, 2024 (MUBİ)

Bu film, bir müzikal gibi görünüyor ancak içinde birçok farklı türden izler taşıyor ve beklentilerimizle oynuyor. Ne drama ne komedi ne de aksiyon filmi kalıplarına sığıyor. Yani yeni bir ifade biçimi deniyor ve bu belki de Emilia Pérez hakkında söyleyebileceğimiz tek iyi şey. Filmi izlemek isteyenler için uyarı geçelim, filmin sonunu söylemeden ufak ufak hikayesinden bahsedeceğim, dikkat.

Film, kendi ahlak değerlerinden uzaklaşmış bir avukat olan Rita’ya (Zoe Saldana) bir uyuşturucu kartelinin başında olan Manitas’ın (Karla Sofía Gascón) kendisine ilginç bir teklif yapmasıyla başlıyor. Manitas aslında kadın olduğunu ve iki senedir hormon tedavisinde olduğunu söylüyor. Manitas, düşmanlarının haberi olmadan cinsiyet değişimi ameliyatlarını yaptırmak istiyor. Bunun için de Rita, gerekli hazırlıkları yürütüyor. Cinsiyet değişiminden sonraysa adeta bambaşka birine dönüşüyor. Bildiğiniz eli kanlı Manitas gidiyor, melek gibi bir kadın olan Emilia Pérez geliyor. Cerrahi müdahaleden sonraki süreci bir tür ölüm ve yeniden doğuş gibi değerlendiren film, trans insanlar hakkında yapılmış filmlerde kullanan tüm klişelere başvuruyor. Emilia, ameliyat olabilmek için eşini ve çocuklarını terk ediyor, yeni bir hayat kurmaya çalışıyor ve sonunda kayıp oğlunu arayan bir anneden etkilenerek karteller sebebiyle ölmüş ya da kaybolmuş insanları arayan bir dernek kuruyor.

Filmin en problemli kısımlarından biri, Emilia’nın ameliyattan sonraki hayatında tam bir karakter değişimi yaşaması ve kurduğu o dernekle bir azize gibi görülmesi. Yani sadece cinsiyet değiştirerek Emilia’nın tüm suçlarını bir anda silmemizi istiyor yönetmen. Dahası Meksika’da çok fazla insanın gerçek acılarını kullanarak, bir haz sineması oluşturması. Bu probleme ek olarak bir de filmin büyük kısmı Meksika’da geçse de neredeyse tamamı Paris’te çekilmiş. Yani Meksika hakkında Meksika’dan tamamen kopuk bir film yapılmış. Hatta öyle ki oyuncu kadrosundakilerin İspanyolcasının da çok zayıf olduğu (özellikle Selena Gomez’in) İspanyol izleyicilerin epeyce rahatsız oldukları konular arasında, zaten yönetmen de İspanyolca bilmiyor.

Tüm bunları filmin dilini bile konuşmayan, tüm ayrıcalıklarıyla beyaz Fransız bir yönetmenin yapması oldukça büyük bir ikiyüzlülük gibi........

© Gazete Pencere