menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sağlık ulusal bir sorundur

13 1
01.12.2025

Sağlık, bireysel olduğu kadar, hatta ondan da öte ulusal bir sorundur. Fakat, maalesef, bir hizmet olarak sağlık konusundaki toplumsal algılamamız da, siyasilerin konuya yaklaşımı da her birimizin olduğu kadar tüm ulusun da geleceğini tehdit eder boyutta gelişmektedir. Bu durum geçen hafta mecliste sağlık komisyonunda yapılan görüşmelerde net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Hal bu iken, ne medyada ne de ilgili çevrelerde bu konuda gerekli önlemlerin alınmasına yönelik eleştiri ya da ciddi öneri gündeme taşınmıştır.

Bugün bu konuyu ele almamın en önemli sebebi, sağlık sorununun toplumsal çarpık algılanışı ve bu algılanışın en zengininden en fakirine kadar tüm toplumu çok yakından ilgilendirdiği gibi, ilk algılamada uzak olasılık olarak görülebilecek olsa da, emperyalistlerin ülke üzerindeki emelleri açısından da fevkalde önemli görülmesidir. Bu durumda, sorunu olabildiğince etraflı şekilde ele alabilmek için halkımızın sağlık sorununu algılama biçimine bir göz atalım. Hemen şunu kaydetmemiz gerekir ki, sağlık hizmetlerini koruyucu sağlık ve tedavi edici sağlık diye ikiye ayırdığımızda öyle düşünürüm ki, halkımızın nazarında koruyucu sağlık konusunun hemen hemen hiçbir anlamlı yeri yoktur. Koruyucu sağlık hizmetlerinin böylesi gözlerden uzak kalmasının çok ciddi bir sebebi, hizmetin bir tür “kamu malı” özeliği taşıması sebebiyle maliyetli olmasına karşın, piyasada talebinin oluşmaması ve bu durumda hükümetin bütçelerde koruyucu sağlık hizmetine gereği kadar önem verip kaynak ayırmamasına yol açmasıdır. Oysa, koruyucu sağlık hizmetleri tedavi edici sağlık hizmetlerini önceleyen niteliği ile toplumsal maliyetleri aşağıya çeken ve daha sağlıklı bir topluma yol açan çok temel bir hizmettir. Ne var ki, tedavi edici sağlık hizmetleri rahatlıkla piyasa malı olabilirken, tedavi edici sağlık hizmetlerinin kamu malı niteliğini taşıması böylesi bir toplumsal körlüğe ve sosyal maliyete yol açmaktadır. Bunun çok tipik örneğini, potansiyel doktorların ihtisas seçimlerinde piyasa alanına eğilimli olmaları oluşturmaktadır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin hizmet maliyeti piyasa kanalından değil de kamu bütçesinden karşılanıyor olmasının sonucunda, halk bilincinin körlüğü karşısında siyasal otoritenin harekete geçmesi gerçekleşmemektedir.

Sağlık hizmetlerinin bir toplumun sinir sisteminin birinci derecede desteği olması, söz konusu hizmetlerin gereği kadar görülmemesi toplumun bugününü olduğu kadar geleceğini de karartan bir sürecin devreye girmesine yol açar. Bu bağlamda sağlık ve emperyalist ülkelerle ilişkiler meselesine girebiliriz. Emperyalizm teorilerinin, Lenin’den beri hemen hemen tümü salt emperyalist ülkelerin ekonomik gereksinimleri üzerinden meseleyi aydınlatmaya çalışmışlardır. Oysa, emperyalizm ülkelerarası ekonomik-siyasal ilişki olarak görüldüğünde, emperyalizme muhatap ülkenin ekonomik durumu ve konumu kadar, hatta çoğu durumda ondan da öte halkının söz konusu politikaları algılaması ve bu bağlamda siyasi kadroyu yönetmesi de ekonomik ilişkiler kadar önelidir,........

© Gazete Manifesto