İslami bir iktisat bilimi olabilir mi?
AKP genel başkanı, “ekonomist” Tayyip Erdoğan’ın İslami nasa yani dogmaya referans vererek Merkez Bankası faizlerini yapay olarak düşürme çabalarının nasıl bir fiyasko ile sonuçlandığını herkes biliyor. Erdoğan’ın, “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” şeklindeki dogmatik tezini kanıtlama çabaları ekonomik gerçeklerin sert duvarına çarptı ve öteki kararları gibi bu da Türkiye ekonomisine büyük bir darbe oldu. Sözde bağımsız olan Merkez Bankası dogmayı uygulamaya çalışıp politika faizini enflasyondan düşük tutarak enflasyonu önlemeye çalıştı ancak bu tam tersi sonuç yarattı. Döviz kuru hızla yükseldi ve enflasyon da arttı. Erdoğan da sessiz sedasız nastan vazgeçti. Acaba planlı sosyalist ekonomi ve piyasa modelleri dışında İslami bir ekonomi modeli ve İslami bir iktisat paradigması veya öğretisi var mıdır? Bilimsel sosyalizm açısından bu sorunun yanıtı bellidir, kapitalizmin alternatifi sosyalizmdir ve kapitalist iktisada alternatif başka bir model yoktur. İslam ekonomisi ve iktisadı kavramlarını Humeyni İran’da kullandı, onun ölümünden sonra molla rejimi bu kavramı rafa kaldırdı.
İslamın ekonomiye dair hüküm içeren birkaç önermesinden ikisi faiz yasağı ve zekattır. Faiz yasağı hiçbir ekonomik gerçekliğe uymaz çünkü paranın zaman değerini dikkate almaz. Zekat ise bir çeşit servet vergisidir, hangi mallardan veya kazançlardan ne oranda alınacağı dahi Kuran’da belli değildir, ancak İslamcıların sünnet ve hadis dedikleri geleneklerden çıkardıkları bazı oranlar vardır. Zekatın kime nasıl verileceği de belli değildir. Nitekim Osmanlı’da uygulanan bir vergi olmamıştır. Osmanlı düzeni, bütün feodal devletler ve beylikler gibi, köylünün ürettiği ürünün bir kısmına el koyan ve bunu dinle meşrulaştıran feodal bir düzendir. Gayrimüslimlerden alınan cizye vergisi ve savaşta alınan ganimetin beşte birinin Allah’a ve peygambere bırakılması, kalan kısmın Müslümanlara dağıtılması emri İslami ekonominin bir çeşit yağma ekonomisi olarak ortaya çıktığını ortaya koyar. Böyle bir ekonomi yağma ve ganimet devam ettiği sürece işler, ganimetler kesilince işler bozulur. Nitekim Osmanlı devleti Avrupa’dan gelen ganimetin durması ve coğrafi keşifler sonucu ticaret yollarının önemini yitirmesi sonucunda sürekli bir mali bunalım ve çöküş devrine girmiştir.
Günümüzde bazı İslam reformcularının savunduğu ve ihtiyaçtan fazlasını dağıtmak (infak) dedikleri uygulama da İslami rejimlerde uygulanmış veya uygulanabilir bir iktisadi mekanizma değildir. Sadakanın bir biçimidir ve üretim ilişkilerine, sömürünün kaynağına ilişkin bir önermesi yoktur. İslam dini bütün örgütlü dinler gibi egemen sınıfların ideolojisinin bir çeşididir. Bırakalım kapitalist sömürüye yani ücretli köleliğe karşı olmayı, İslam dini, bildiğimiz klasik köleliğe bile karşı değildir. Kuran’da köleliği yasaklayan bir ayet yoktur, meşru gören ayet ise çoktur. Nitekim kölelik şeran caiz olduğu için Osmanlı devletinde hiçbir zaman yasaklanamamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa büyük devletlerinin baskısıyla Osmanlı’da köle ticareti sınırlanmış ve yasaklanmıştır, ancak mevcut kölelerin statüsü değişmemiştir. 600 yıllık Osmanlı devleti tarihinde bilgi ve eğitim tekelini elinde tutan ulema denen Müslüman seçkinler grubundan iktisat bilimi adına kayda........
© Gazete Manifesto
