menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

NECİP FAZIL

11 0
28.05.2025

Yıllar önceydi. Necip Fazıl aşığı bir arkadaş ile aynı evde kalıyorduk. Onun bütün dünyasını dolduran tek isim Necip Fazıl idi, benim ise Risale-i Nurlar. Ben günde belki sekiz-dokuz saat risale okurdum o Necip Fazıl. Küçümserdim Necip Fazıl’ı, çünkü tanımıyordum ve tek ezeli hakikat risalelerdi benim için. Benim dünyamda siyah ve beyaz iki renk vardı, ara renklere yer yoktu. Risaleler beyaz, geri kalan her şey siyah hatta simsiyahtı. Zamanla o dostumun telkinleriyle ve elim bir platonik aşkın tesiriyle utanarak ve çekinerek Necip Fazıl’ın dünyasına adım attım.

Necip Fazıl ile uzun bir masalımız başladı böylece. İlk okuduğum kitabı Çile. Çoğu şiiri sabah namazından sonra sesli okuyarak ezberledim. Çile, Kaldırımlar, Zindandan Mehmed’e Mektup, Sakarya Türküsü, Otel Odaları, Aynalar bunlar hala canlı duruyor hafızamda. Sonra İslam Tasavvufu ve Batı Tefekkürü, Cinnet Mustatili, Kafa Kağıdı, Babıali, Namık Kemal, Reis Bey, Bir Adam Yaratmak, Tohum, Yunus Emre, Mukaddes Emanet, İdeologya Örgüsü, Son Devrin Din Mazlumları, Yeniçeri, Doğru Yolun Sapık Kolları, O ve Ben…

Necip Fazıl'ın tasavvuftan etkilenmesi beni çok etkilemişti. Zaten oldum olası tasavvufa karşı bir zaaf var bende. İslam Tasavvufu ve Batı Tefekkürü’nde hazretin sitayişle baştacı ettiği iki filozof vardı: Pascal ve Bergson. Bunu daha sonraları Peyami Safa, Yahya Kemal, Tanpınar, Mustafa Şekip Tunç, Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Topçu, Mehmet Kaplan ve Erol Güngörde de görecektim. Ya hep ya hiç mantığı ile yaklaşırsak........

© Gazete İpekyol