Ramazan’da Değişen Hoşgörü Alışkanlığı Üzerine…
Bir zamanlar sokakların mahya ışıklarıyla aydınlandığı, iftar toplarının tüm şehirde yankılandığı, sahur davulcusunun semtleri karış karış dolaştığı günlerden bugüne uzanan yolculukta, toplumsal değerlerimizin nasıl değişime uğradığını düşünmeden edemiyorum. Bugün, on bir ayın sultanı olarak adlandırdığımız Ramazan ayında, oruç tutan vatandaşlarımıza karşı gösterilen tutumların değişimi, toplumumuzun manevi dokusunda meydana gelen dönüşümün en açık göstergelerinden biri haline geldi.
Geçmişte, Ramazan ayı toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, farklılıkları bir zenginlik olarak gören bir anlayışla karşılanırdı. Osmanlı döneminde Ramazan, sadece dini bir vecibenin yerine getirildiği bir ay değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, paylaşmanın ve hoşgörünün en güzel örneklerinin sergilendiği bir dönemdi. Tarihçi Ahmet Refik'in anlatılarında, Osmanlı İstanbul'unda Ramazan ayında gayrimüslim tebaanın da bu manevi atmosfere saygı gösterdiği, hatta bazı gayrimüslimlerin Müslüman komşularının iftar sofralarına katılıp onlarla birlikte orucun açılmasını beklediği kayıtlara geçmiştir.
Sultan II. Mahmut döneminde, devlet memurlarına Ramazan ayında mesai saatlerinin düzenlenmesi konusunda özel talimatlar verilirdi. Bu düzenlemeler sadece Müslüman memurları değil, gayrimüslim memurları da kapsardı. Böylece herkesin birbirine saygı gösterdiği bir çalışma ortamı oluşturulurdu. Yine Osmanlı'nın son dönemlerinde bile, İstanbul'un kozmopolit mahallelerinde Ramazan ayında açık olan meyhanelerin perdeleri çekilir, sokaktan geçen oruçluların rahatsız olmaması için özen gösterilirdi.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında da bu hoşgörü anlayışı büyük ölçüde devam etmiştir. Ankara'nın henüz küçük bir şehir olduğu 1920'li yıllarda, meclis üyelerinin ve devlet........
© Gazete İlk Sayfa
