Durup düşünebilmek
“Düşünmek için durmak gerekir,” denilen noktaya geldik; ama durmuyoruz. Siyaset yapıyoruz, dedikodunun gözüne gözüne vuruyoruz, kulis yapıyoruz, haberleri izliyoruz, endişeleniyor ve dövünüyoruz; ama durmuyoruz. Mayınlar etrafımızda bir bir patlarken ilerlemeye çalışıyoruz. Bir dakika durup 5N1K sorularını bile soracak kadar zaman tanımıyoruz kendimize gözümüzün önüne konanlar için. “Ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl, kim?” Koşuyoruz, ilerlemek için değil, duramadığımız için. Daha büyük kargaşalara gömülüyoruz. Kaostan beslenen insanlar değiliz, bilakis bıktık sürekli endişe duyarak yaşamaktan. Ama kabullenilmiş çaresizliği normali haline getirdiler hayatımızın.
Bebek refleksi taşıyoruz inatla. Bir bebeği hafifçe şöyle bir hırpalamaya başlayın, onu oyun sanır. Ancak devam edip canını yakmaya başladığınızda bunun bir oyun olmadığını ve ona kötü davrandığınızı anlayabilir. Biz hala etrafımızda olup bitenleri oyun sanıyoruz, illa canımızın yanması gerekecek. Tabii bu şekilde düşünmeden, olayların iç yüzünü değerlendirmeden yaşamaya devam edersek. Kısa bir süreliğine duygularımızı devre dışı bırakıp olaylara mantık çerçevesinde dışarıdan bakamıyoruz. Bizi istedikleri kıvama getirebilmek için duygularımızı kullandıklarından her seferinde işlerine yarıyor. Kimler mi? Gerçekleri görmemizi istemeyen kim varsa hepsi. Sadece hislerimizi ve görüntüyü değiştirmekle kalmıyor, kavramlarla da öyle güzel oynuyorlar ki. Size getirecekleri “tüketim kısıtlamaları”nı “karbon ayak izi” diye adlandırıyorlar örneğin. Öyle profesyonel bir bakış açısı gibi geliyor ki, otomatikman “Doğaya ve insanlığa zararlı bir haşarat” gibi algılıyoruz kendimizi.
Gözümüzün önünden her şeyi çektikleri doğrudur; ama gördüğümüz kadarıyla gerçek niyetlerini anlayabiliriz birazcık uğraşsak. Oysa bizler bebek........
© Gazete Gerçek
