Yorgun Vicdanlar Ülkesi
“Vicdan”…
Arapça kökenli bu kelime, “vecd” kökünden gelir; “bulmak, fark etmek, sezmek” anlamına dayanır. Dilimizdeki, yaşamımızdaki karşılığıysa çok daha derindir: Kişinin iç sesiyle hakikat arasındaki köprü… Yaşam boyunca her gün geçtiği Felsefede Kant’a göre vicdan, insanın kendi iç mahkemesidir; hukuk yokken bile adalet arayan yerdir. Ama ya bu iç mahkeme susturulursa? Ya kararlar, içimizde değil de ekran başında verilirse? Türkiye, bugün bir vicdan yorgunluğunun tam ortasında duruyor. Her gün yeni bir haksızlık karşısında ya başımızı çeviriyoruz ya da yalnızca iç çekip devam ediyoruz. Oysa vicdan sadece hissedilen değil, harekete geçiren bir güçtür. Bugün bu ülkenin sokaklarında, adliyelerinde, ekranlarında ve en çok da gençlerin bakışlarında yorgun bir vicdan dolaşıyor…
Hayallerin ve toplumsal ideallerin bittiği, herkesin yalnızlaştığının hüküm sürüldüğü, bireysel değerlerin hâkim olduğu bir evrende tutsak insanlar. Maddi kayıp yaşamamak, çıkarına zerre zarar gelmesin istemek sadece ve hep tüketmek, her şeyi herkesi tüketmek. Günlük yaşamlarının, var oluşlarının ya da kim olduklarını kim olmayı istediklerini bile sistemin inşa ettiği tüketim temelinde devam ettirmek.
Gerçeklik algısını ve ilkesini yitirmiş toplumlar. Kitle iletişim araçlarıyla yaratılan sanki her şey eskisi gibi devam ediyor........
© Gazete Gerçek
