menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aile Yılı, erkek yargı: Pınar Gültekin için adalet!

39 2
04.02.2025

“Bir erkek ne zaman bir canavara dönüşür? Korkunç şeyler yaptığında değil, bunları yapmaya muktedir olduğuna ve gayet iyi yaptığına inandığında.” John Greenleaf Whittier’e ait bu sözün orijinalinde “man” tabii aslında erkeği değil “insan”ı anlatıyor. Ama iktidar ve dolayısıyla kötüye kullanımı daha çok erkeklerin elinde olduğundan, bu çeviri uygun geldi.

2025, “aile yılı” ilan edildi. Kadın ve çocuk cinayetleri çetelesi günden güne kabarır, bu konulardaki eril yargı tutumu can yakarken maalesef bunun ardında yatan niyet ne “kadın”ı ailenin eşit bir bileşeni olarak görmek ne de kadınları ve çocukları korumak. “Aileyi korumak, güçlendirmek” hiçbir zaman bunları içermiyor. “Mülkün temeli” olan adalet de daha çok dünyanın ve ailenin tapusunu erkeğin elinde tutmak için var gücüyle çalışıyor. Bu konu üzerine çok yazıldı ve yazılacaktır: Siyasi iktidarın “aile yılı” için planlarının bunca yoksulluğun olduğu ülkede “üç çocuk” ısrarıyla nüfusu gençleştirip ucuz işgücü istihdamını pekiştirmek, “esnek mesai, kadınları evle iş arasında bırakmamak” gibi başlıklar altında kadını dört duvar arasında ailenin hizmet ve bakım görevlerine kilitlemek vb. temelinde bir ajanda içerdiği açık...

“Aile” denilen şey de zaten tek ebeveynli aileleri, ekonomik nedenlerle haneleri birleştirmek zorunda kalmış geniş aileleri hatta çocuksuz aileleri ve kuşkusuz LGBTI ları kapsamıyor. Kadının her şekilde ikincil, erkeğin aile reisi olduğu bildik aile dışında bir şey teşvik edilmemesi bir yana, aileden bile sayılmıyor.

Kadınlar ve çocuklar ne erkek şiddetinden korunuyor ne de eril yargıdan. Narin davasının aylar sonra açıklanan yüzlerce sayfalık gerekçeli kararı en temel sorulardan biri olan “neden” sorusuna cevap veremedi. Beş yıl önce Cemal Metin Avcı tarafından vahşice katledilen Pınar Gültekin, katilinin aldığı “haksız tahrik” indirimleriyle bir kez daha öldürüldü. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Avcı’ya haksız tahrik indirimi uygulanması gerektiğini belirterek ilk mahkeme kararını bozdu. İkiye karşı üç oyla alınan kararda, yine bu ne idüğü belirsiz haksız tahrik unsuru nedeniyle cinayetin “canavarca hisle işlenmediği”ne hükmedildi. Katilin 7-10 yıl arasında çıkabileceği söyleniyor. Katledilen pek çok kadın gibi Pınar için de adalet mezarında bile gelmedi. O da bir ailenin çocuğuydu, hayalleri olan gencecik bir kadındı. Neresinden bakarsanız bakın bir erkek tarafından ve “canavarca” katledildi. Yargı ne kadınları ne çocukları sadece “aileyi, erkeği” koruyor hem de geleneksel ahlakın olabilecek en ikiyüzlü çerçevesi içinde. Hangi aile yılı?

Pınar Gültekin’i döverek bayıltan, boğmaya çalışan, boynuna altı yedi kez kalın bir urgan dolayıp cenin pozisyonunda bir varile sokan, bu korkunç işkencelerden sonra benzin döküp yakan, üstüne beton döken Cemal Metin Avcı, yargının erkeklere sağladığı “haksız tahrik imkanı”ndan sonuna dek yararlandı. Bunları, üstelik de tasarlayarak yapan ve izlerini örtmeye çalışan fail olayın herhangi bir noktasında korkunç bir şey yaptığına da inanmıyordu. Çünkü yaptıklarında haklı olduğunu düşünmesini sağlayacak her türlü zemine sahipti.

Sebebi ne olursa olsun, dehşetler antolojisi gibi geçen son yıllarda bile hala tüylerimizi ürpertebilen bu cinayet “canavarca hisle” işlenmemişse ne tür bir cinayet bu tanımı hak ediyor acaba? Cinayetleri işleyenlerin çoğunun ataerkil toplum, siyaset, yargı üçgeninden beslenen “sıradan” erkekler olduğunu yazılarımda defalarca özellikle belirttim. Cemal Metin Avcı bir psikopat değil........

© Gazete Duvar