menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TÜSİAD-AKP gerilimi: Ekonomi mi siyaset mi etkili?

50 1
27.02.2025

TÜSİAD genel kurul toplantısında yapılan açıklamalar sonrasında TÜSİAD Başkanı ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı’nın (YİK) ifadelerine başvurulması konusunda yapılan tartışmalar halen sürüyor. Hatırlayanlar olacaktır, geçen haftaki yazıda da bu konuyu ele alarak ‘neden şimdi?’ sorusuna yanıtlar aramıştım. O yazıda, TÜSİAD yöneticilerinin yaptığı açıklamalarda hukuk devleti ile ilgili yapılan vurguların yeni olmadığını, ancak yeni olanın patronların Şimşek programına eleştirilerini ilk kez yüksek sesle dile getirmeleri olduğunu ileri sürmüştüm.

Geçen haftaki bu değerlendirmem sosyal medyada epey eleştirildi. Sonrasında Foti Benlisoy ve Nevzat Evrim Önal’ın yazılarında da bazı değiniler gördüğüm için bu yazıda geçtiğimiz hafta kaldığım yerden büyük sermaye (TÜSİAD) ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerin nasıl ele alınması gerektiği ile ilgili görüşlerimi açmanın verimli olacağını düşündüm.

Geçen haftaki yazıda ‘her ne kadar görünürde tartışma siyasi gibi görünse de, son dönemde hükümet ile TÜSİAD arasındaki gerilimin temel dinamiğinin siyasi değil ekonomik’ olduğunu ileri sürmüştüm. Buradan devam edeyim.

İlk olarak, bu argümanda hükümet ile TÜSİAD ilişkilerindeki tek gerilimin ekonomik olduğu ileri sürülmüyor. Bu gerilimin temel dinamiğine işaret ediliyor. Bu ayrım önemli zira, eğer bu ayrımı dikkate almazsak, ‘TÜSİAD yöneticileri, Şimşek programını eleştirdikleri için ifadeye çağırıldı’ gibi absürt bir sonuç çıkar! O zaman, temel dinamiğin ne olduğunu ve bunun nasıl tespit edileceğini belirlemek için, büyük sermaye ile siyasi iktidar ilişkilerini içine yerleştireceğimiz bir kavramsal çerçeveye ihtiyacımız var. Eleştirel politik ekonomi literatüründe bu kavramsal çerçeve ‘iktidar bloku’ ile ‘konjonktür analizi’ ile kurulur.

Anlaşılmasını kolaylaştırmak adına iktidar blokunu şöyle özetleyebiliriz: İktidar bloku, siyasi iktidar, farklı fraksiyonlarıyla burjuvazi ve dar anlamda kurumlar yani bürokrasinden oluşan bir iktidar yapısıdır. Ekonomik, siyasi ve askeri güç yoğunlaşmasının bir tezahürü olarak görülebilir. Bu üç bileşen arasında emir-komuta ilişkisi yoktur. Çeşitli konjonktürlerde iktidar bloku içinde bazı ittifaklar yapılabilir. Hatta iktidar blokunun bazı bileşenlerinin diğerlerine karşı, farklı tabi sınıf ya da toplumsal gruplarla ittifak yapmaları da söz konusu olabilir.

Siyasi iktidar, çıkarları farklılaşan sınıf ve sınıf fraksiyonları ile çeşitli toplumsal grupları bir büyüme koalisyonu etrafında birleştirdiğinde, hegemonik bir siyasal-iktisadi tarihsel blok kurulabilir. Ancak büyüme koalisyonları ancak belirli konjonktürlerde oluşurlar ve o konjonktürleri oluşturan temel özellikler değiştiğinde büyüme koalisyonları da değişmeye başlar. Bu, aynı zamanda hegemonya krizini de tanımlar.

Burjuvazi, bizzat kapitalist toplumsal ilişkiler sonucunda siyasi iktidar üzerinde yapısal ve araçsal güce sahiptir. Yapısal güç, firmaların çıkarlarına ters bir düzenleme yapıldığı ya da bunun gündeme geldiği durumlarda görülen, firmalar arasında önceden koordinasyon gerektirmeyen, firmaların kârlılık stratejilerini takip etmeleri sonucunda kendiliğinden oluşan ve sonuçta yatırımdan kaçınma ya da sermaye çıkışı (ya da çıkma tehdidi ile) siyasi iktidarın hareket alanını sınırlayan süreçleri ifade eder. Gündelik dilde ‘yatırım ikliminin bozulması’ olarak adlandırılan süreç, sermayenin yapısal gücünü ifade eder. Sermayenin yapısal gücü belirli şartlarda sınırlandırılabilir. Bunlardan biri kamu sektörünün yeterince........

© Gazete Duvar