menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

2025’te Dünya: Suriye ve İsrail-Filistin

46 1
07.01.2025

Dünyada sarsıcı gelişmelerin yaşandığı bölgelerden biri Ortadoğu’dur. İsrail, Gazze’deki saldırılarına devam etti, buna Lübnan, Suriye’yi ekledi. Öte yandan Suriye’de 13 yıldan bu yana devam eden savaş HTŞ’nin Esad rejimini devirmesiyle şimdilik başka bir aşamaya geçti. ABD’de başlayacak Trump iktidarıyla beraber 2025’te nasıl bir Ortadoğu bizi bekliyor?

Suriye’nin 2024’ünü ve olası gelişmelerini İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olan Dr. Can Cemgil ile; İsrail’in Filistin politikasını, Gazze’deki durumu ve gelecek günlerin getireceği olasılıkları Toplumsal Tarih Dergisi Yayın Yönetmeni Dr. Erhan Keleşoğlu ile konuştuk.

Suriye’de denklemin neredeyse tamamen değiştiği bir 2024 gördük. İran, Esad, Hizbullah ve Rusya gibi aktörler devre dışı kalırken, İsrail, HTŞ ve Türkiye’nin yükselişini kısaca nasıl yorumlarsınız?

Dr. Can Cemgil: Suriye İç Savaşı’nın en azından bu aşamasının Esad rejiminin alaşağı edilmesiyle sona ermesi, Suriye’yi bir süredir gözlemleyen herkes için belli ölçüde sürpriz oldu. Dolayısıyla Suriye etrafındaki tartışmalar ilk aşamada meselenin jeopolitiğine yöneldi. Orada da ilk göze çarpan, Rusya’nın yaklaşık üç yıldır süren Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan dolayı, İran’ın da ABD ile birlikte İsrail’in basıncıyla rejime verdikleri aktif desteği çekmesi oldu. Böylece bir süredir bu şekilde bir operasyonu planlayan ve İdlib’de hazırlıklarını sürdüren HTŞ’nin koordinasyonunda ve liderliğinde rejim düşürüldü ve Şam kontrol altına alındı.

Rusya, Ukrayna’da arzu ettiği kadar hızlı bir şekilde sonuca ulaşamadığı gibi, bir süredir ABD’nin savaşlarını nitelemek için kullanılan sonsuz bir savaşın içinde bulmuştu kendini. Her ne kadar Putin, Şam’ın HTŞ kontrolüne geçmesiyle sonuçlanan süreci değerlendirirken sorumluluğu rejim güçlerine yüklemiş olsa da Rusya’nın da Esad’la birlikte kaybedenler arasında olduğunu not etmek mümkün. Benzer şekilde, İran’ın dini lideri Hamaney, Türkiye’nin olan bitende dahli olduğunu ima ederken asıl sorumluların ve planlayıcıların ABD ve İsrail olduğunu iddia etti ve rejimin düşmesinin İran’ı etkilemeyeceğini savundu. İran’ın uzun zamandır “direniş ekseni olarak” tanımladığı koalisyonun “altın halkası” olarak nitelediği Esad rejiminin yıkılmasından olumsuz etkilenmeyeceğini düşünmek pek mümkün görünmüyor. Bir süredir Filistin üzerinden İsrail-İran geriliminin artmasıyla birlikte ABD ve İsrail’in İran üzerine uyguladığı basıncın, Trump ve ekibinin yönetimi devralmasıyla birlikte artarak süreceği dikkate alındığında, İran’ın belki de Esad’dan sonra Suriye İç Savaşı’nın en büyük kaybedeni olduğunu söylemek abartı olmaz.

Kazananlara gelince, Hamaney’den Trump’a pek çok lider Türkiye’nin kilit rolüne dikkat çekti. Hatta Trump, Türkiye’nin dostane olmayan bir şekilde Suriye’de kontrolü ele geçirdiğini ve Suriye’nin geleceğinin anahtarını elinde tuttuğunu iddia etti. HTŞ kontrolündeki Şam’a dışişleri bakanı düzeyindeki ilk ziyareti gerçekleştiren Türkiye de bu izlenimin güçlenmesinde ciddi rol oynadı. Öte yandan, HTŞ’nin Şam’a yürüyüşü henüz devam ederken, Erdoğan dahil Türkiye’deki yetkililerin mütereddit ve mutedil açıklamaları, Türkiye’nin süreci tamamen planlayıp yönettiğine ilişkin algının pek de yerinde olmadığını gösteriyor. Ayrıca her ne kadar HTŞ ile Türkiye arasında Astana sürecinin başlamasından bu yana belli bir alışveriş olduysa da Türkiye’nin HTŞ üzerindeki etkisini SMO üzerindeki yönlendirici etkisiyle bir tutmak hata olurdu.

Suriye’de şu an itibariyle en büyük kazanan İsrail gibi görünüyor. İsrail sadece Suriye içinde kontrol ettiği alanı Golan Tepelerinin ötesine genişletmekle kalmadı, aynı zamanda Suriye’de nihayetinde nasıl bir rejim kurulursa kurulsun yakın bir gelecekte ciddi bir askeri kapasite gelişmesini engelleyecek şekilde Suriye’nin askeri altyapısını tahrip etti. Ama en önemlisi, İran’ın Suriye’deki varlığını ortadan kaldırdı, Lübnan’da Hizbullah’la olan doğrudan kara bağlantısını kopardı ve en genel anlamıyla İran’ın üzerindeki basıncı ciddi olarak arttırdı.

Geçici hükümeti yöneten HTŞ, anayasa sürecinin üç, seçimlerin dört yılı bulacağını söyledi. Öte yandan askeri güçte birlik iddiasıyla SDG dahil tüm unsurlardan silah bırakmaları isteniyor, Ankara ise İmralı ile görüşmeleri başlattı. Bu faktörleri dikkate alırsak, elbette kestirmek güç ancak, 2025’te nasıl bir Suriye göreceğiz?

Suriye’nin geleceği hakkında yorum yapmak için henüz erken. Bu kadar çok iç ve dış aktörün birbiriyle çelişen ve zaman zaman kısmen örtüşen hedeflere yönelik stratejiler geliştirmeye........

© Gazete Duvar