'Trump’ın Gazze çıkışı, Ortadoğu’daki iddiasının değiştiğine işaret'
ABD Başkanı Donald Trump iktidarına kararname ve gümrük tarifeleri yağmuruyla başladı. Panama’ya 'kanalı elinden alırım' derken Danimarka’ya 'Grönland’ı ben almalıyım' diye seslendi. Hatta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ağırladığında “Gazze’nin kontrolü ABD’de olacak" dedi. Trump’ın bu sert çıkışlarının, gümrük duvarlarına sürekli bir tuğla eklemesinin arka planında ne var? Trump’ın zaman zaman atıf yaptığı Monroe Doktrini ve McKinley dönemi neden önemli? Bu dönemler ile şimdiki zaman arasında paralellik var mı? ABD’nin dünyaya sık sık parmak sallaması hegemonyasında nasıl bir aşınmaya işaret ediyor? Gazze Planı ile Türkiye ve İsrail sıkıştırılıyor mu? Trump döneminde ABD-Türkiye ilişkileri nasıl bir seyir izleyecek?
ABD’nin savunmacı stratejisini, Trump’ın aklındaki stratejiyi ve bunun nedenlerini Amerikan tarihini de gözeterek The University of North Carolina, Greensboro’da öğretim üyesi olan, tarihsel kapitalizm, eşitsizlik, toplumsal hareketler, emek ve milliyetçilik dinamiklerini küresel ve uzun tarihsel bir perspektiften inceleyen Dr. Şahan Savaş Karataşlı ile konuştuk.
Karataşlıya göre, Trump’ın Panama’dan Grönland’a uzanan yayılmacı söylemlerinin arka planında ABD’nin küresel düzeyde gerilen hegemonyasının itirafı etkili. Gümrük tarifelerini artırmasının ardında küreselleşmenin ABD üzerindeki olumsuz etkilerini frenleme çabası ve bunu bir koz olarak kullanma stratejisi etkili. Gazze çıkışıysa ABD’nin Ortadoğu’da iddiasının değiştiğini ve dünya tarihi açısından son derece önemli bir güç kaybını işaret ediyor.
Trump geçtiğimiz hafta Kanada, Meksika ve Çin’e dönük gümrük tariflerini artırdı. Bu politika, özellikle Amerikan kıtasının geçmişi dikkate alındığında komşularına dönük bu sert tutum, akıllara Monroe Doktrinini getiriyor. Bir yandan da Trump’ın sık sık atıf yaptığı McKinley dönemi var. McKinley ördüğü gümrük duvarları kadar kolonyal adımlarıyla da dikkat çekiyordu. Trump’ın Monroe Doktrini ve McKinley’e dönük seçici tarih okuması ve gümrük uygulamaları ABD ve Trump hakkında ne söylüyor?
Trump’ın Monroe Doktrini ve McKinley’e yönelik seçici tarih okuması, kendi politikalarına tarihsel bir meşruiyet kazandırma çabası olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu atıflar içerisinde ciddi farklılıklar bulunuyor.
Başkan James Monroe, 1823’te Kongre’ye sunduğu doktrinle Avrupa’nın Amerikan kıtasındaki yayılmasını durdurmayı amaçladı. 1815 Viyana Kongresi sonrası Avrupa’da bir barış süreci başlamış, İspanya ve Portekiz’in kolonileri bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamıştı. 1815 öncesinde Napolyon da Fransız kolonilerini yeniden kurma ve genişletme çabasındaydı. ABD, bu duruma karşı şöyle diyordu: “Bu bölgelerdeki yeni bağımsız devletlere dokunmayın, burasıyla ben ilgilenirim.”
Ancak, bu dönemde ABD’nin askeri ve donanma kapasitesi Monroe Doktrini’ni tek başına uygulayabilecek kapasitede değildi. Doktrini işler kılan perde arkasındaki asıl güç, dönemin yükselen hegemonik gücü İngiltere’ydi. İngiltere, Avrupa’daki rakip emperyalist güçlerin Amerika kıtasında etkisini artırmasını istemediği için Monroe Doktrini’ni destekledi.
Buradan Trump’a gelirsek: Trump, özellikle Panama Kanalı’ndan bahsederken Monroe Doktrini’ne atıfta bulunuyor, ancak Panama derken etkisini kırmaya çalıştığı kuvvet, bu dönemin yükselen gücü olan Çin. Monroe, o dönemin yükselen gücü (İngiltere) sayesinde hareket etmişti; Trump ise Çin’e karşı doğrudan bir güç mücadelesi içinde. Trump ve çevresinin Grönland, Panama gibi bölgelere yönelik söylemlerinin arka planında, ABD’nin Çin karşısında ivme kaybettiği gerçeği yatıyor.
Trump’ın tarihsel göndermelerinde benzer bir tezat, McKinley’e yönelik atıflarında da görülüyor. McKinley dönemi, günümüzle daha fazla benzerlik taşıyor. McKinley, İngiliz hegemonyasının krizinde; Trump ise Amerikan hegemonyasının krizinde ortaya çıktı. Her iki dönemde de gümrük tarifeleriyle korumacı eğilimler arttı ve agresif, yayılmacı bir dış politika baskınlaştı.
McKinley’in 1897-1901 arasındaki başkanlığı sırasında, korumacı ticaret politikaları ve emperyalist genişleme (Filipinler, Guam, Porto Riko, Hawaii’nin ele geçirilmesi) Amerika’nın kolonyal genişleme dönemine girmesine yol açtı. Bunu mümkün kılan şey, ABD’nin İkinci Endüstri Devrimi’ni tamamlamış bir ağır sanayi gücü olmasıydı. McKinley’in........
© Gazete Duvar
