'Trump ABD’de otoriter bir model kurmanın işe yarayacağını düşünüyor'
ABD Başkanı Donald Trump, dış politikada şaşırtıcı pratik ve söylemlere imza atıyor. ABD içerisindeki dönüşümde bundan geri kalmıyor. Trump’ın seçilmesi sonrası, 2025 planı adıyla bilinen bir metin dolaşıma girmiş ve bürokrasiden yargıya, yardımlardan vergilere uzanacak bazı düzenlemelere imza atacağı söylenmişti. Nitekim seçim kampanyası da yemin törenindeki görüntü de bu iddiaların gerçekliğine dönük kaygıyı besledi. Nihayetinde 6 Ocak Kongre Saldırısı sanıklarının affı, tekno milyarderlerin yakın çemberinde poz vermesi, Elon Musk’ın adeta bir eş başkan gibi davranarak İngiltere ve Almanya’nın iç işlerine karışması ‘ABD nasıl bir modele evriliyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Özellikle muhafazakar yargıçların atamalarda etkili konumda olacağına dönük beklenti, iktidar ile bazı yargıçlar arasında başlayan söz düellosu bürokrasiden yargıya ABD’de otoriterleşmenin hızlandığı yönünde bir izlenime kapı açıyor.
Trump’ın organik sınıfsal bloku kimlerden oluşuyor? Süper zenginler olarak bilinen teknoloji devlerinin sahipleri burada nasıl bir konuma sahip? Bürokrasideki atamalar ve istifalar sistemde nasıl bir sürüklenmeye yol açıyor? Trump, neden parti devlet kavramına sıcak bakıyor, ABD’de böyle bir sistem mi kuracak?
The University of North Carolina, Greensboro’da öğretim üyesi olan, tarihsel kapitalizm, eşitsizlik, toplumsal hareketler, emek ve milliyetçilik dinamiklerini küresel ve uzun tarihsel bir perspektiften inceleyen Dr. Şahan Savaş Karataşlı ile söyleşimizin ikinci bölümünde ABD’nin sınıfsal yapısını, Trump’ın kurduğu hegemonik bloku, devletin dönüşümünü ve gelecekte artması beklenen otoriter yapılara sempatinin ekonomi politik arka planını konuştuk.
Karataşlı’ya göre 21. yüzyılda ekonomik gücü merkezileştiren, kontrolü artıran bir parti devleti modeli yükselişte. Bu noktada Çin’in etkisi göz ardı edilemez. Şu anda dünyanın yükselen gücü Çin olduğu için, Batı sistemleri “Buna benzeyen bir sistem nasıl kurarız?” sorusunu soruyor. Trump da ABD’de benzer bir otoriter modelin işe yarayacağını düşünüyor.
Biraz da ABD içindeki duruma bakalım isterim. Trump’ın hem kampanyası hem de yemin töreninde alışık olmadık şekilde teknoloji şirketlerinin temsilcileri ön sırada yer aldı. Trump’ın çevresinde konumlanan isimleri de dikkate aldığımızda bu nasıl bir sınıfsal bloku temsil ediyor? Bir başka anlatımla Trump kimi temsil ediyor?
Trump’ın ikinci yemin töreninde gördüğümüz Elon Musk, Jeff Bezos ve Mark Zuckerberg gibi isimler yalnızca tekno elitler değil, bunlar aynı zamanda dünyada yeni bir kapitalist sınıfın liderleri. Bu süper-milyarderler sadece ABD’nin değil, dünyanın da en zenginleri. Bu isimlerin toplam serveti, ABD’nin toplam servetinin yüzde 0.67’sine denk düşüyor. Bu oran daha birkaç yıl önce yüzde 0.30’lardaydı. Bu hızda ilerlerlerse birkaç yıl içinde ABD’nin toplam servetinin yüzde 1’i birkaç kişinin elinde olacak. Bu dünyada eşi benzeri görülmemiş bir servet yoğunlaşması ve eşitsizlik göstergesi.
Bu süper-milyarderlerin genel özelliği, yakın bir zamanda ortaya çıkan internet, akıllı telefonlar, dijital platformlar, yapay zeka gibi teknolojileri sermaye birikimin ihtiyaçlarına yönlendirebilecek mecraları (Amazon, Facebook gibi) yaratmış veya ele geçirmiş olmaları, yeni enerji sistemlerini kullanmaları ve buna yönelmeleri (Tesla gibi), ve yeni finansal araçlarla, kripto paralar, risk sermayeleriyle büyümüş olmaları.
Bu aslında yeni bir olgu değil. Kapitalizm, tarih boyunca üretici güçleri teknolojik devrimsel sıçramalarla geliştirmeyi başarmış ve bunu yaparken üretim, ticaret, enerji ve finans ekseninde yeni bir zenginler sınıfı yaratmıştır. Örneğin, Sanayi Devrimi sırasında tekstil fabrikalarıyla kömür ticaretiyle zenginleşen bir sınıf oluşmuştu. Benzer biçimde, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında ivmelenen İkinci Sanayi Devrimi ile otomotiv, demir-çelik ve petrol sektörü gelişmiş; ve bu süreç Rockefeller ve Carnegie gibi büyük sermaye sahiplerini yaratmıştı. Geçen yüzyılın Rockefeller’i kimse, bugün de Elon Musk, Jeff Bezos gibi isimler ayni kapitalist sınıfın çağdaş temsilcileri olarak öne çıkıyor.
Ancak aralarında bir fark var: Rockefeller kendi servetini yaklaşık 40 yılda biriktirirken, bugün Musk, sadece nominal değil, reel anlamda da Rockefeller’dan daha zengin, bu serveti 30 milyardan 400 milyarın üstüne yaklaşık 3-4 yılda çıkardı. Yani burada önemli olan sermayenin sadece yoğunlaşması ve merkezileşmesi değil, aynı zamanda bu sürecin eşi görülmemiş bir hızda gerçekleşiyor olması.
Trump da milyarder, ama bir süper-milyarder değil. Trump süper-milyarderlere şu mesajı veriyor: Beni desteklerseniz, yanımda durursanız sizi büyütürüm, önünüzdeki engelleri ortadan kaldırırım. Örneğin Facebook (META) gibi yapıların önündeki en büyük sorun olan tekel karşıtı yasaları etkisiz hale getirmeyi vadediyor. Yapay zeka, kripto alanındaki denetim........
© Gazete Duvar
