Öcalan’ın 'Barış ve demokratik toplum çağrısı'
Bir tespitle başlamama izin verin: Aktörlerin, öznelerin niyetleriyle toplumsal olayların sonuçları nadiren üst üste otururlar; “Neye niyet neye kısmet” derler ya onun gibi. Bir kişinin, parti, dernek, vakıf, örgüt, toplumsal kesimin… artık “politik özne” denince aklınıza ne geliyorsa, bir konuda bir karar alır, eyleme geçerken yöneldiği hedefi, amacı da toplumsal süreçlerde farklılaşır da farklılaşır. Hiçbir politik karar/eylem boşlukta doğmaz, boşlukta ilerlemez; farklı aktörlere, kesimlere onların amaç ve beklentilerine çarpa çarpa yolunu bulur. 2024’ün ekiminde Devlet Bahçeli DEM parti yetkililerinin elini niye sıktı; beklentisi, hedefi, amacı neydi, Bahçeli’nin açıklamalarına Cumhur Koalisyonu’nun büyük partisi neden destek verdi. Kürt siyasetinin aktörleri, partileri Cumhur İttifakı’nın uzattıkları bu eli neden sıktılar? Binlerce şey söylenebilir. Ancak şurası gerçek ki, ekim ayında başlayan balayından şubatta PKK’nin kendini feshetme çağrısına gelinene kadar geçen süreç düzçizgisel bir süreç değil. Bu süreç kuşkusuz ki sürecin içindeki aktörlerin niyetleri ile şekilleniyor; lakin doğrudan doğruya onların her birinin spesifik niyeti, amacı ile belirlenmiyor.
Ekimden şubata geldiğimiz noktada, Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (KCK) lideri konumundaki bir ismin, Abdullah Öcalan’ın, PKK’nın tasfiyesini salık vermesi ve bu amaçla Birliğin kongresini işaret etmesinin önemli bir politik-kırılma anı olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Başa dönelim; PKK’nın silah bırakması süreci de Öcalan’ın açıklamaları (niyeti, kararı, inisiyatifi…) ile şekillenecek ama doğrudan doğruya ve sadece Öcalan’ın açıklamaları ile belirlenmeyecek. Hadi güncel bir örnekle derdimi izah etmeye çalışayım. Bugün Suriye’yi idare etmekte olan Ahmed Hüseyin eş-Şara’nın yolu, 2011’de Dera’daki (Suriye) okul duvarlarına “Ey doktor şimdi sıra sende” yazan Muaviye Sayasna ve arkadaşları tarafından döşenmişti. Bu cümle doğru mu, el-hak doğru ama bugünden geriye baktığımızda doğru. O günün gençlerinin o cümleleri okul duvarlarına yazdıkları günlerde 2024 sonlarında yaşanacakları tahmin etmeleri bile mümkün değildi. Olaylar Muaviye Sayasna’nın eylemleri ile şekillendi ama doğrudan doğruya Sayasna ve arkadaşlarının her birinin spesifik amaçları ile belirlenmedi.
Benzer bir sürecin yeni barış/açılım sürecinde cereyan edeceğini de varsayabiliriz. El sıkışma ile başlayan, Bahçeli’nin açıklamaları ile ivmelenen Öcalan’ın fesih çağrısı ile yepyeni bir aşamaya giren süreç, bir politik-kırılma anı olarak değerlendirilebilir: Ne olacak, nasıl olacak, gerçekten bir toplumsal barış sürecinin taşları mı döşenecek, ilk açılım sürecinden sonra olduğu gibi siyasal şiddet azalmak şöyle dursun katmerlenerek artacak mı? Bu kırılma anı bizi toplumun farklı renklerinin eşit ve özgür yurttaşları oldukları demokratik bir Türkiye hayaline mi götürecek; hayat tarzlarının baskılandığı, farklılıkların ötekileştirildiği, teröristleştirildiği, daha, daha otoriter bir........© Gazete Duvar
