'Şeylerin özü' ve Mehmet Atlı
Mimar Arata Isozaki, arkadaşı Kojin Karatani’nin anıt eseri Metafor Olarak Mimari üzerine neşeli bir diyalog aktarır. Karatani alaycı bir gülümsemeyle, bu kitabın ilk baskılarının (evvela isminden ötürü) bazı kitapçılarda “bilim/mühendislik” kısmına konduğunu, “edebiyat/felsefe” kısmına taşınmasının hayli zaman aldığını anlatır Isozaki’ye. Mehmet Atlı üzerine düşünürken mimariyi ve “tasnif edilemez oluş”u dile getirmek şimdi tesadüf olmasa gerek. Zira, ilk başlarda Atlı müziği de, belki yanlış bir raftaydı.
Mehmet Atlı bir söyleşide “Müzisyenlik mi mimarlık mı?” sorusuna, kısa bir es vererek “Zor bir soru bu” cevabıyla başlar. Sonra ekler: “Bazen hem mimarlık hem müzisyenlik, bazen ne mimarlık ne müzisyenlik”. Atlı’nın bu “hem-hem” ve “ne-ne” ikililerini sevdiğini aslında yazınsal macerasından biliyoruz. İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabının Hepsi Diyarbakır – Herkesin Bildiği Kimsenin Bilmediği – (Monografik) Otobiyografik – (Otobiyografik) Monografik serbaşlığını ve altbaşlıklarını taşıması da tesadüf olmasa gerek.
Hegel’e göre mimari sanatların anasıdır. Ona göre mimari özerktir ve içine........
© Gazete Duvar
