menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Toplumsal güç mücadelesinde dekorla gerçeği ayırmak

25 14
23.01.2025

Bazen toplumsal ve siyasi hayatı okurken yaşadığımız ülkeyi bir okulmuş gibi düşünürüz. Kuralların yazılı olduğu bir çerçevenin ve o çerçevedeki kuralların uygulayıcısı bir müdüriyetin varlığına inanırız. Bu sayede bir şeyler ters gittiği zaman yapacağımız şey basittir: Her öğrenciye eşit yaklaşmakla yükümlü müdüre durumu anlatabilir, hakkımızın yendiğini düşündüğümüzde şikayetimizi kendisine iletebiliriz.

Oysa gerçeğe biraz yaklaştığımızda okulun da, kural çerçevesinin de, müdürün de bir tiyatro dekorundan farksız olduğunu görürüz!

Haksızlığa karşı müdürün odasına gittiğimizde masanın arkasında duran kişi bir etten kemikten insan değildir; muktedir zorba azınlık tarafından ağzı beceriksizce oynatılan bir kukladır. Hoş, bazı ‘okullarda’ bu dekor öylesine detaylı işlenmiştir ki kuklayı gerçekten ayırmak neredeyse imkansızdır. Fakat yine de büyük bir çoğunluğu alay edercesine gülünçtür.

**

Bunlar bir bakıma genel kabul olarak düşünebileceğimiz şeyler. Yani “siyasi ve toplumsal kurumlar son kertede, az ya da çok, muktedir azınlık olan üretim araçlarına sahip kesimin eliyle şekillenir” dediğimizde öyle pek de bilinmeyen bir şey söylemiş olmuyoruz. Dizginlerin kimin elinde olduğunu hepimiz biliriz. Hem de öyle fazla mürekkep yalamaya da gerek yok: Toplumsal yaşamın duvarında asılı duran kuralların, kimlerin çıkarlarını gözeterek çerçevelendiğini de bizzat yaşamımızla deneyimleriz.

Fakat ilginç kısım da işte bu genel kabulde saklıdır: İktidar ilişkisindeki tüm çarpıklığı fark etsek de, çoğu zaman bir şekilde dekorların gerçekliğine inanmayı tercih ederiz. Yani bir yandan küçük........

© Gazete Duvar